Belirli Günler

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜNÜ

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜNÜ
reformturk.com – Birleşmiş milletler günü
24 Ekim 1945 Birleşmiş Milletler Örgütünün Kuruluş Tarihidir. Örgüte üye tüm ülkelerde 24 Ekim, Birleşmiş Milletler Günü olarak kutlanır. Birleşmiş Milletler Örgütü evrensel barışı, uluslar arasında güvenliği ve dayanışmayı sağlamak amacıyla kurulmuştur. Uluslararası en büyük kuruluştur. Bugün Birleşmiş Milletler’in 176 üyesi vardır. Bu sayı gün geçtikçe artmaktadır.
Kaynak: Eğitim-Öğretim http://www.reformturk.com/showthread.php?t=55420

24 Ekim günü kuruluşa üye ülkelerin gazete, dergi, radyo ve televizyonları Birleşmiş Milletler’le ilgili yayınlar yapar. Okullarda Birleşmiş Milletler’in kuruluş amacı, organları tanıtılır, çalışmaları, çabaları anlatılır.

Tarih boyunca uluslararasında anlaşmazlıklar hep süregelmiş, sonunda çoğu zaman savaşlar olmuştur. Savaşlar uluslararası anlaşmazlıklara çözüm getirmemektedir.
Uluslararası en büyük savaşlardan ilki Birinci Dünya Savaşı dır. Bu savaşta ülkeler ikiye ayrıldı. Dört yıl süren bu savaş sonunda analar, babalar, amcalar, teyzeler, ablalar, ağabeyler öldü. Çocuklar yetim, öksüz kaldı. Ülkeler kana bulandı.

Savaş sonunda ülkelerin endüstri, tarım, ulaştırma gibi gelir kaynaklarında büyük azalmalar oldu. Ülkelerde yokluk ve açlık yaygın duruma geldi. Bu acı görüntüyü gözleyenler uluslararası sorunların ancak barışçı yollarla çözümlenmesi gerektiğine inandılar. Bunu için aralarında 28 Nisan 1919’da Milletler Cemiyeti Antlaşmasını imzalayarak Milletler Cemiyeti’ni kurdular. Milletler Cemiyeti’nin az üyesi olduğundan önemsenmedi, gelişmedi. Bu nedenle İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması Milletler Cemiyeti’nce engellenemedi.

İkinci Dünya Savaşı sürerken 26 ülkenin temsilcileri Amerika’nın San Fransisko kentinde toplanıp insanlığı savaşların yıkımından korumak için karar aldılar. Ortak bir bildiri yayınladılar. Birleşmiş Milletler Yasası hazırlandı. Yasanın onaylanması ile 24 Ekim 1945 tarihinde Birleşmiş Milletler Örgütü kuruldu.
Kaynak: Eğitim-Öğretim http://www.reformturk.com/showthread.php?t=55420
Birleşmiş Milletleri tanımak için örgütün kuruluşunu, amaçlarını, ilkelerini, çalışma organlarını yakından inceleyelim.

Birleşmiş Milletlerin Amaçları:

  • Uluslararası barış ve güvenliği sürdürmek.
  • Ülkeler arasında iyi ilişkileri pekiştirmek.
  • Uluslararası ekonomik, sosyal, kültürel işbirliğini sağlamak.
  • İnsanlık sorunlarının çözümünde, temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesinde birlikte çalışmalar yapmak.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN ANA ORGANLARI

Birleşmiş Milletler Örgütü yukarıda sayılan amaçlara ulaşmak için ana organlar oluşturmuştur. Bu organların başlıcaları şunlardır: Genel Kurul, Güvenlik Konseyi, Ekonomik ve Sosyal Konsey, Uluslararası Adalet Divanı, Genel Sekreterlik.

Genel Kurul:

Üye devletlerden oluşur. Her üyenin Genel Kuruldaki temsilcileri beş kişiden çok olamaz. Genel Kurulun Görevleri Şunlardır:

  • Silahsızlanma ve silah denetimi konusunda önerilerde bulunmak.
  • Barış ve güvenliği etkileyecek görüşmeler yapmak, her konuda önerilerde bulunmak.
  • Ülkeler arasındaki iyi ilişkileri bozucu sorunların, barışçı yollarla çözümü için önerilerde bulunmak.

Güvenlik Konseyi:

Siyasal alanda bir yürütme organıdır. 11 üyesi olan bu kurulun görevleri şunlardır:

  • Birleşmiş Milletler’in amaç ve ilkelerine uygun biçimde barış ve güvenliği korumak.
  • Uluslararası bir anlaşmazlığa yol açabilecek her türlü çekişmeli durumu soruşturmak.
  • Uluslararasında çekişmeli konularda anlaşma koşullarını önermek.
  • Silahlanmayı denetleyecek planlar hazırlamak.
  • Barışa karşı bir tehlike veya saldırı olup olmadığını araştırarak, izlenecek yolu önermek.
  • Saldırganlara karşı askeri birlikler kurularak önlemler almak.

Ekonomik ve Sosyal Konsey:

Genel kurulca seçilen 27 üyeden oluşur. Üyelikleri sona erenler yeniden seçilebilirler. Başlıca görevleri şunlardır:

  • Birleşmiş Milletler’in ekonomik ve sosyal çalışmalarını yürütmek.
  • Uluslararası ekonomik, sosyal, kültürel konularda raporlar hazırlamak.

Uluslararası Adalet Divanı:
Uluslararası Adalet Divanı, Birleşmiş Milletler’in yargı organıdır. Ülkeler, istedikleri davayı Adalet Divanı’na götürürler. Divan 15 yargıçtan oluşur. Yargıçlar, Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi’nce seçilirler. Görev süreleri dokuz yıldır. Divanda bir devletten iki yargıç bulunamaz. Uluslararası Adalet Divanı, Hollanda’nın başkenti Lahey’dedir.

Genel Sekreterlik:
Genel Sekreterlik, Birleşmiş Milletler’in öbür organlarının çalışmaları için gerekli ortam ve koşulları sağlar. Ortaya konan program ve politikaları uygular. Uluslararası barış ve güvenliği bozucu olaylar konusunda raporlar hazırlayıp Güvenlik Konseyi’ne sunar.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÖRGÜTÜNE YARDIMCI KURULUŞLAR

UNESCO: Birleşmiş Milletler Örgütü’ne üye ülkelerin bilim, kültür ve sanat alanındaki çalışmalarına yardımcı olur.
FAO: Uluslararası besin örgütüdür. Yoksul ülkelere gerekli besin yardımı yapılmasında öncülük eder.
UNRA: Yurdundan ayrılıp başka ülkelere göç edenlerin sorunları ile ilgilenir. Göçmenlere yardımcı olur.
UNICEF: Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun kısaltılmış adıdır. Amacı yeni doğan, büyümekte olan çocukların, gençlerin sorunları ile ilgilenmektir.

SİVİL SAVUNMA GÜNÜ (28 Şubat)

reformturk.com – SİVİL SAVUNMA GÜNÜ (28 Şubat)

A Ç I K L A M ABirinci ve İkinci Dünya savaşlarında cephede olduğu kadar cephe gerisindeki sivil halkın zayiatının fazla olduğu gözlemlenmiştir. Gelişen teknoloji ve dünyanın jeolojik yapısına bakılarak savaşlar ve doğal afetler karşısında halkın can ve mal emniyetinin sağlanması konusunda tedbir almaya gidilmiş ve bu kavrama Sivil Savunma adı verilmiştir.

MÜKELLEFİYET

17 yaşını doldurduğu yılın ocak ayının birinci günü ile 60 yaşını doldurduğu yılın Ocak ayının birinci günü arasında doğmuş bütün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan Türk vatandaşı erkekler ve 20 yaşını doldurduğu yılın Ocak ayının birinci günü ile 50 yaşını doldurduğu yılın Ocak ayının birinci günü arasında doğan bütün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan Türk vatandaşı kadınlar Yasa gereği Sivil Savunma Mükellefiyetindedir.

MÜKELLEFİYETTEN MUAF TUTULANLAR

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nda veya Emniyet Kuvvetlerinde hizmet etmekte olanlar.
– Bakanlar Kurulunun tasvibi ile esas görevlerinde zaruret görülen servis personeli.
– Sıhhi sebeplerden dolayı çalışamayacağı Sağlık Kurulunca tasdik edilen şahıslar.
– Bakıma muhtaç hastası, güçsüzü veya 14 ve daha aşağı yaşta çocuğu olan ve bu hususta belge ibraz eden kadınlar.
– Yasa dokunulmazlığı olan kişiler.

SİVİL SAVUNMA MÜKELLEFİYETİNDE GÖREVLENDİRME

Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nca serbest bırakılan personelin listesi her yıl Ocak ayı başında Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’na gönderilmektedir. Sivil Savunma Bölge Müdürlükleri listede ‘ki personelin Bölge Müdürlük hudutlarına göre tanzimini yaptıktan sonra çağrı pusulalarını göndermek suretiyle personelin kayıtlarının yapılması ve kayıtların tamamlanmasını müteakip Sivil Savunma Halk Örgütü kadrolarında görevlendirilmeleri sağlanmaktadır.

SİVİL SAVUNMA MÜKELLEFİYETİNİN SONA ERMESİ (EMEKLİLİK)
Sivil Savunma Mükellefiyetindeki personel 60 yaşını doldurduğu Ocak ayının birinci günü Sivil savunma Mükellefiyet süresini tamamlamış olur. Personele Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığında yapmış olduğu hizmetlerinden dolayı, görevli bulunduğu Sivil Savunma Bölge Müdürlüğü tarafından Hizmet Belgesi Ödül Töreni düzenlenerek Hizmet Belgesi takdim edilmek suretiyle Sivil Savunmadaki görevini tamamlamış olur.

Sivil Savunma Mükellefiyeti

1. 17 – 60 yaş arası erkekler
2. 20 – 50 yaş arası kadınlar
3. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşları,
4. Yasa gereği Sivil Savunma hizmetinde görev yapmak zorundadır.
5. Esas hizmetteki personel kural ve tüzüklere göre eğitilirler.

Sivil Hizmet Mükellefiyetinden Muaf Tutulacaklar

1. Güvenlik Kuvvetleri ve Emniyet Mensupları
2. Sağlık Kurulu Raporu Olanlar
3. Hastası ve 14 Yaş Altı Çocuğu Olanlar
4. Servis Personeli
5. Yasalarca Muaf Olanlar

SİVİL SAVUNMA’ NIN TANIMI VE ÖNEMİ
Düşman taarruzlarına, tabii afetlere ve büyük yangınlara karşı, halkın can ve mal kaybının asgari hadde indirilmesi; hayati öneme haiz her türlü kamu, özel teşebbüslerin korunması, faaliyetlerinin idamesi için acil onarım ve ıslahı, savunma gayretlerinin sivil halk tarafından azami şekilde desteklenmesi ve cephe gerisi maneviyatın muhafazası için her türlü silahsız, koruyucu ve kurtarıcı tedbirlerin alınması ve faaliyetlerin yapılmasını sağlamaktır.

AHİLİK HAFTASI

Ekimin 2. pazartesi ile başlayan hafta

Cumhuriyetimizin kuruluşunun yetmiş sekiz, Osmanlı devletinin kuruluşunun yedi yüz ve Türklerin Anadolu’yu yurt edinmelerinin bininci yıl dönümünü kutladığımız bu yıllar bize Türk tarihinin en önemli kurumu olan Ahiliği hatırlatmaktadır.
Kaynak: Eğitim-Öğretim http://www.reformturk.com/showthread.php?t=55415

Türkiye Cumhuriyeti 75 yıl önce Osmanlı’dan devir aldığı yönetimi, Osmanlı da 700 yıl önce Anadolu Selçuklu devletinden almıştı. Anadolu Selçuklu devleti de Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun bir parçası olarak bu topraklarda yaklaşık bin yıl önce kurulmuştu. Görüldüğü üzere 1000 yıldır Türkler Anadolu toprakları üzerinde yaşamaktadır.

Türklerin tarihi aslında bin yıl ile sınırlı değildir. Bilinen en eski insanlık tarihine kadar uzanır. Oğuz Hanlığı, Uygur devleti, Göktürk devleti, Hun devleti M.Ö. 4000 yıldan beri, devletini ve kültürünü yaşatmaktadır. Dünyamızda bu süre içerisinde birçok devletler kurulmuş, kültürler yaşamış, bunlardan birçoğu yıkılmış ve kaybolmuşlardır. Türklerin altı binyıldır tarih sahnesinde oluşunun önemli bir sebebi kültür değerlerini korumalarından ileri gelir. Bu kültür değerlerinin özü Ahilik Kültürü biçimine dönüştüğü XI. yüzyıldan sonra yeni bir anlayışla devam eder.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bu konu üzerinde hassasiyetle durmuş ve Ahilik Vakfının tertip ettiği bir Şed Kuşanma töreninde Ahilikle ilgili veciz bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmasında, “…Bin seneye yakın bir zamandır Anadolu kıtasının sahipleriyiz. Bir büyük medeniyetimizin olduğunu bu medeniyetin birbirinden güzel, birbirini tesiri altında bırakmış hazinelerinin bulunduğunu biliyoruz. Öyle olmasa zaten bu kadar uzun süre bu kıtaya hâkim olunamazdı…” demiştir.

Tarih boyunca Türkler daima iyiyi güzeli aramışlar ve bulduklarında da tereddüt etmeden almışlardır. Türklerin İslamiyet’e geçmeden önceki kültür değerleri bile bugün birçok ülkede görülememektedir. Tarihi araştırmalarda o dönemde insan haklarına saygı, kadının toplumdaki saygın yeri, misafirperverlik, bir tehlikeye karşı birlik oluşturmak, dayanışma, yardımlaşma gibi birçok insani değerlerin bugünkü tabiri ile evrensel değerlerin mevcut olduğunu görüyoruz.

Türkler bu değerler ile mücehhez olarak çağın en yüksek medeniyetini kurmuşlardır. Dünyada pek çok dinler, inançlar ile karşılaşan Türkler bazılarını denemişler fakat kendilerine en uygun gelen İslam dinini kabul etmişlerdir. Bu dini seçerken hiçbir zorlama, hiçbir baskı yapılmamış kendi istekleri ile bu yüce dine geçmişlerdir.

Ahilik tüm bu değerleri kaynaştıran ve hayata geçirilmesini sağlayan bir yeniliktir. Türklerin “Rönesans”ıdır.

Ahilik anlayışı, toplumda yaşayan fertleri birbirine yaklaştırmak ve aralarında dayanışma kurulmasını sağlamaktır.

Bir toplumda birlik ve dayanışmayı sağlayan en önemli unsur müşterek değerlerin korunması ile mümkündür. Türklerin Anadolu’da bin yıldan beri varlığını sürdürmelerindeki sır Ahilik anlayışı içerisinde bu değerlere saygı göstermeleridir.

Bu anlayışa göre din, dil, ırk farkı gözetmeksizin herkese eşit muamele yapılmıştır. Bir toplumda sosyal tabakalaşma olabilir. Kimi zengin, kimi fakir olabilir; fakat ikisi arasındaki fark fazla olmamalıdır. Ahilik zenginliğe karşı değildir. Çalışmak ve üretmek, alın teri ile kazanmak Ahilikte bir ahlak kuralıdır. Bunun için herkesin mutlaka bir mesleği ve işi olmalıdır. Ahilik, halkın sırtından geçinenlere, bir köşeye çekilip miskin miskin oturanlara karşıdır.

Ahilikte iş ve meslek ahlakı, kabul edilmesi mecburi kurallar haline gelmiştir. Kendinden önce başkalarını düşünmek ve kollamak, hak ettiğinden fazlasını istememek, kanaat ve tevazu ölçüleri içerisinde “hırs” ve “tama”dan uzaklaşmak, kendi yeteneğine uygun bir işle meşgul olmak, sanatını mutlaka bir 3 üstaddan öğrenmek ve birliğin, beraberliğin korunması için dayanışma içerisinde bulunmak ahiliğin mutlaka uyulması şart olan ahlak kaideleridir. Bu kaideler, Ahileri tekke ve türbelerde çöreklenerek, el açıp halkın kutsal duygularını sömürerek onların sırtından bedava geçinen asalak zümrelerden ayıran farklardır. Ahiler yeniliğe açık insanlar olup, halka sanat, meslek ve genel bilgiler öğretmek için var güçleriyle çalışırlar.
Kaynak: Eğitim-Öğretim http://www.reformturk.com/showthread.php?t=55415

Bu bakımdan Ahiliğin eğitimcilere ışık tutacak önemli özellikleri vardır.
Ahilik sisteminde, işyerinde çalışanlar ile çalıştıranlar arasında pek fark olmadığı gibi aralarında baba-oğul ilişkileri vardır. İşyeri aynı zamanda sanatın ve ahlakın öğretildiği bir okuldur. Burada üretilen mal, belli bir ihtiyacı karşılayacak şekilde kusursuz ve tam olarak üretilir. Emeğin karşılığı çalışanının alın teri kurumadan ödenir. İşyerlerinde çalışan ve çalıştıranlar dayanışma içerisindedir. Bu uygulama emek ve sermaye’nin barışık olduğu bir model oluşturur.

Günümüzde toplam kalite, müşteri beklentileri, tüketici korunması, standart üretim gibi kavramların önemi yeni yeni anlaşılmaya başlanmıştır. Bugün kaliteli üretim için başvurulan ve Toplam Kalite Yönetimi dediğimiz tedbirlerle tüketicinin daha ucuz, daha kaliteli mal alma imkânı doğmuştur. Ahilik sisteminde bir malın üretimden tüketicinin eline geçene kadar üretimin her safhası bütün çalışanların sorumluluğu altındadır. Çıraklar, kalfalar ve ustalar hep birlikte malın kalitesinden sorumludur. Ayrıca oto kontrol sistemi ile malın kalitesi sürekli denetlenir. Bugün de toplam kalite yönetimi kapsamında kalitede mükemmellik, verimlilik, hatasız üretim, kalite güvenliği, ülke ve uluslararası standartlara uyum, ISO 9001, tüketiciye cevap verme hattı, tüketici tatmini gibi konular henüz yeni yeni işyerlerinde gündeme gelmeye başlamıştır. Üretime katılan her kademedeki personelin eğitimi, işletme içi tüm personelden faydalanma, tam kapasite çalışma gibi tedbirler yanında işyerinde her türlü üretim ve hizmetlerden işyeri çalışanları sorumlu 4 tutulmaktadır.

Ahilik düşüncesinin kurduğu Ahi Birlikleri’ni batıdaki ve doğudaki benzer teşkilatlardan ayıran özellik, din adamlarının da devlet adamlarının da Ahiler üzerinde herhangi bir etkisinin olmayışıdır. Bunun sonucu olarak Ahilik sivil toplum kuruluşlarının en eski bir modelidir. Ahiler, daima toplum yararına hizmet yapmışlardır.

Bugün görülen bazı sivil toplum kuruluşları gibi halkı bölmemişler, halka ve topluma zararlı faaliyetlerde bulunarak, yalnız kendi üyelerinin menfaatini korumamışlardır. Bugün sivil toplum kavramı, demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru olarak kabul edilmekte ve resmi otoritenin karşıtı bir örgütlenme olarak algılanmaktadır. Devlete karşı gelmek, devletin kurumlarını tahrip edenlerden yana gözükmek, sırf demokrat gözükmek için bu kurumlara destek vermek Ahiliğe ters düşer.

Devlet olmaz ise sivil toplum kuruluşunun da olamayacağını bilmemek en büyük cehalettir. Sivil toplum kuruluşlarının görevi halkın ihtiyacı ve mutluluğu için devletle beraber devlete yol gösterici olmaktır.
Ahilerin kendi üyeleri ile devlet ve toplumdaki fertler arasındaki ilişkilerde daima “demokratik ve laik” anlayış hâkim olmuştur. Ahiler seçmede, seçilmede ve idarede tamamen demokratik bir sistem içinde yaşarlardı. Keyfilik, şahsi ihtiras ve emellere kesinlikle yer verilmezdi. Teşkilatın hak ve adalet ölçülerine riayet ederek toplumda saygın bir yer kazandıkları ve topluma hizmette kusur etmedikleri, devletle halk arasındaki koordinasyonu sağladıkları için, Ahi başkanı devlet başkanının ayağına gitmemiş, devlet başkanı Ahinin ayağına gelmiştir.

Fransa’da, otoriter yapıyı yumuşatmak ve yönetimle vatandaş arasındaki ilişkileri iyileştirmek üzere on beş yıl önce kurulan “Ombudsmanlık” kurumu Avrupa Birliği anlaşmasında ele alınmıştır. Topluluk üyesi ülke vatandaşlarının yeni sisteme entegrasyonunda otorite ile halk arasında doğacak anlaşmazlıklarda arabulucu rolü oynamak, ortaklık kurumları arasında güven ilişkilerini güçlendirmek, ayrıca vatandaşın şikâyetlerini 5 kabul ederek ortaklık kurumlarının demokratik işlemesini sağlamak amacı ile “Avrupa Ombudsmanı” kurulmuştur.

Bu kurum aslında 1809 yılında yöneticiler ve yargıçlar hakkında yasal soruşturma yapmak üzere İsveç’te kurulan Ombudsmanlık kurumunun bir devamıdır. Dünyamızda yaklaşık yüz yıl önce kurulan ve Avrupa Birliği’ne örnek bir kurum olarak yaşatılan, bizim de belki her şeyde olduğu gibi kötü bir taktikçilikle Avrupa’da var diye hemen bu senenin başında ithal ettiğimiz bu kurumun daha orijinalinin yeni yüz yıl önceki Ahilik sisteminde mevcut olduğunu bilmiyoruz.

Almanya’nın kalkınmasında, Sanayi üretim birliklerinin önemli rolü olduğu, bu birliklerin eğitim ve teknik eğitime büyük önem vermelerinden, araştırmalarla elde edilen buluşların üretime uygulanmasından, bankaların bütün kaynakların sanayi emrine verilmesi ve devletin, yönetici yüksek memurlarının bu birlikleri desteklemesi sayesinde Ortaçağ geriliğinden kurtularak kısa zamanda büyük ve zengin bir ülke haline geldiği bilinmektedir. Benzer uygulama Osmanlı’daki Ahi Üretim Birlikleri’ndeki eğitim sistemine, orta sandıklarını sanayi emrinde kredi kuruluşu olarak hizmet verilmesine benzemektedir. Nitekim Almanya’ya Sanayi Birliklerini tetkik için giden bir heyetimizin Alman kalkınmasının sırrının ne olduğuna dair sorusuna bir yetkilinin cevabı “Siz buraya boşuna gelmişsiniz. Eğer dört yüz yıl önceki Osmanlı’daki Ahi Üretim Birliklerini incelemiş olsaydınız, bizim nasıl kalkındığımızı öğrenirdiniz.” olmuştur.

Gazeteci Yazar Hasan Pulur’un 21.08.1992 tarihinde Olaylar ve İnsanlar köşesinde “Almanların mesleki eğitim sistemlerine yüzyıl önce, Osmanlı’daki Ahilik sistemini örnek aldıklarını” yazmıştır.
Japon sanayileşmesi, vazife şuur’u ve iş ahlakının samurayların geleneksel değerleri ve Konfüçyüs’ün felsefesine dayandırılması sonucu elde edilen başarılarla gerçekleşmiştir.

Japon Sanayi Birlikleri, Alman Sanayi Grupları Birlikleri’nin sistemini alarak kendi gelenekleri ile birleştirmek suretiyle kalkınmışlardır. Aynen Alman Sanayi Birlikleri’nde 6 olduğu gibi gençleri sıkı bir iş disiplini ve güçlü bir ahlak eğitim vererek yetiştirmişlerdir.

Japonya’da işçi işveren arasındaki münasebetler aynı ailenin iki ferdi arasındaki münasebete benzer. Birbirine saygılı ve dayanışma içerisindedirler. İşyerinde tam dürüstlük, ahlaklılık ve özveri ile çalışmak her Japon gencinin ideali olmuştur. Ülkesi için çalışmayı her şeyin üstünde gören bu zihniyet Japon kalkınmasının en önemli dinamiği olmuştur. Bu bilgiler ışığında Japonların kalkınmasında, Ahiliğin temel kaidelerini oluşturan benzer değerler etkili olmuştur diyebiliriz.

Ülkemizde yeni yeni kurumsallaşan Rekabet Kurulu, Patent Enstitüsü, Kosgeb, Reklâm Kurulu yanında Ticaret ve Sanayi Odaları, İşçi ve İşveren Sendikaları, Kooperatifler, Esnaf Odaları, Belediye, Bağ-Kur gibi sosyal hizmet veren kurumlar Ahilik sisteminden günümüze yansıyan kuruluşlardır.

2000’li yılları yaşadığımız şu günlerde, Ahiliğin ahlak ve çalışmaya ait prensipleri kısaca Ahilik felsefesi, dünyamızda ilerleyen toplumların modeli olacaktır. Bu görüş bir kehanet değildir. Bugün nasıl ki kalkınmış birçok ülkede Ahilik prensiplerinin izlerini görüyorsak, yarın da ilerlemiş toplumların yükselmesinde Ahilik ilkelerinin, önemli rol oynadığı görülecektir.