ORMAN HAFTASI (21–26 Mart)

ORMAN HAFTASI (21–26 Mart)

ORMAN HAFTASI (21–26 Mart)

Orman; hayvanların barındığı, çeşitli bitkilerin bulunduğu sık ağaç topluluklarıdır. Ormanda büyük ağaçlar, ağaççıklar, mantarlar, otlar, yüzlerce, binlerce bitki bir arada bulunur. Çam, sedir, köknar, ladin, ardıç, meşe, dişbudak, kayın, gürgen belli başlı orman ağaçlarıdır. Ağaçlar ya kendiliğinden yetişir, ya da insanların ormana diktiği fidanlardan oluşur. Ormanın küçüğüne, ağaçların seyrek olduğu yerlere koru denir.

Eskiden yeryüzünün büyük bir bölümü ormanlarla kaplıydı. İnsanların bilgisizlikleri nedeniyle yok edilen ormanların yerini bozkırlar, çoraklaşan topraklar, çöller aldı.

İnsanlar her zaman ağaca ve ağaçtan yapılan çeşitli araç ve gereçlere gereksinme duymuşlardır. Ormanlar, ağaçlar, toprağın nemli kalmasını sağlar. Toprak kaymasını (erozyonu) önler, selleri durdurur. Ormanlar yörenin iklimim etkiler, yağmur yağmasını sağlar. Çok sıcakları, şiddetli soğukları önler. Ormanlar aynı zamanda av hayvanlarının barınağıdır.

Ormanlar bir ülkenin doğal güzellik ve zenginlik kaynağıdır. Öte yandan kullandığımız araç ve gereçlerin çoğu ağaçlardan yapılır. Evimiz, önümüzdeki masa, oturduğumuz sandalye, elimizdeki kalem, defterimiz, yaktığımız odun hep ağaç ürünleridir. Ayrıca ağaçlar endüstrinin birçok kollarında, boya sanayiinde, ilaç yapımında kullanılır.

Bize bu kadar yarar sağlayan, ülke ekonomisinde önemli yeri olan ormanları korumalıyız. Ağaç dikip, yeni ormanlar yetiştirilmesine yardımcı olmalıyız. Ormanlara en büyük zarar insanlardan gelir, insanlar orman işletmelerinden izin almadan, çıra yapmak, reçine çıkarmak için ağaçları yaralarlar. Tarla açmak, yerleşim yeri kurmak, hayvanlara otlak yeri açmak için ormanları yok ederler.

Ateşin söndürülmeden bırakılması sigaranın söndürülmeden atılması, koskoca bir orman alanının yanıp kül olmasına neden olur. Yanan ormanın yerine yenisinin yetiştirilmesine bir insanın ömrü yetmez.

Zararlı böcekler, kemirici hayvanlar, özellikle keçiler, ağacın yeni süren dal ve yapraklarını yiyerek ormanlara zarar verirler. Ormanlara zarar vermek, ceza yasalarımıza göre suçtur. Orman suçları bağışlanmaz suçlardandır.

Ülkemizde ormanların korunması, ağaçlandırma işleri cumhuriyet yönetiminin ilanından sonra ele alındı. Tarım ve Orman Bakanlığı kuruldu. Her ilde valiler başkanlığında orman yetiştirilmesi için bir kurul vardır. Bu kurul yörede ormanların korunması ve yeni ormanlar yetiştirilmesi için kararlar alır ve uygular. Her yıl Mart ayı içinde bir haftayı Orman Haftası olarak duyurur. Haftanın bir günü Ağaç Bayramı olarak kutlanır. Uygun alanlar ağaçlandırılır. Yeni ormanların yetiştirilmesi için çalışmalar yapılır.

Ormanların korunması, çevremizin ağaçlandırılması hem yurdumuzun, hem de dünyamızın önemli bir sorunudur. Bu nedenle 27 Mart Dünya Orman Günü olarak her yıl kutlanmaktadır.

Bizler de çevremizdeki ağaçların dallarım kırmayanın, fidanları sarsmayalım. Ağaçları zararlı hayvanlardan koruyalım. Yeni fidanlar dikelim. Bu etkinliklerimizi yaşam boyu sürdürelim.

*ORMAN HAFTASI KONUŞMA METNİ*
SEVGİLİ ARKADAŞLAR!
Ormanlar bir ülkenin akciğerleri ve en büyük zenginlik kaynağıdır. Kullandığımız kalem, okuduğumuz kitap, yazdığımız defter, oturduğumuz sandalye, yemek yediğimiz masa ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz yüzlerce ihtiyacımızı ormanlardan karşılarız. Bizim için orman, hava gibi, su gibi, ekmek gibi ihtiyaç duyduğumuz doğal kaynaklardandır.

Binlerce bitki, hayvan türünün yaşadığı ormanların faydalarını saymakla bitiremeyiz. Her orman birer oksijen ve yağmur fabrikası gibidir. Ormanlarını bilinçsizce tüketen ülkeler, sadece çölleşmekle kalmazlar, sahip oldukları en değerli şeyi ve en büyük doğal zenginliğini de kaybetmiş olurlar.

Ormanları korumak hepimizin görevidir. Ağaç dikerek yeni ormanlar oluşmasını sağlamalıyız. Ormanların en büyük düşmanları insanlardır. Tarla açmak için ormanı yok eden de, attığı sigara izmariti yada yaktığı ateşi söndürmeyip giderek koca bir ormanı yakıp kül eden de insandır.

Ormanların çoğaltılmasında bizlerin de katkısı olabilir. Orman işletmeleri ya da belediyelere müracaat ederek ağaçlandırma çalışmalarına katılabiliriz.

Saygı ve sevgilerimle hepinizi selamlıyorum!

*ORMAN HAFTASI OKUMA PARÇASI*

İĞDE AĞACI
Atatürk, ağaçsız yurt topraklarından üzüntü duyardı. Aşağıda onun ağacı nasıl sevdiğini belirten bir yazı okuyacaksınız.

Atatürk tabiatı ve ağacı çok severdi. Ankara’daki Orman Çiftliğini boz topraktan ormanlık haline soktu. Ağaçların dikilişini, tutuşunu, büyüyüşünü adım adım kollardı. Akköprü tarafından Çiftlik’e giden yolun etrafındaki boş topraklar meyvelik olmuştu. Bir gün bu meyvelikten geçerken birdenbire şoförüne:

— Dur dedi.

Arabadan inerek orada bulunanlara:

— Burada bir iğde ağacı vardı, ne oldu? Diye sordu. Kimse iğde ağacını bilmiyordu.

Atatürk’ün biraz önceki neşesi kalmamıştı. Çünkü Çiftlik’in ilk çorak günlerinin yeşilliği sökülüp atılmıştı. Yol
boyunca hep iğde ağacını aradı.

— İğde, yaşlanmış ve çelimsiz bir ağaçtı. Fakat yaşıyordu. Baharda güzel kokular veriyordu, diye sızlandı.

Atatürk, İstanbul’daki büyük ağaçtan gördükçe:

— Bunlar da güzel ama ben yapraklarının ve dallarının her yıl ne kadar büyüdüğünü gördüğüm ağaçlarımı seviyorum, derdi.

Vatanı yeşil ve bayındır görmek için çok çalıştı. Yalova’yı, Florya’yı o değerlendirmişti. Bursa’yı bir kaplıca şehri yapmak için uğraşıp durmuştu. Planlı Ankara onun fikri idi.

Çankaya’daki bahçesini yapan memur şu fıkrayı anlatmıştı.

Bahçeyi dolaşıyorduk. Çok ihtiyar ve geniş bir ağaç Atatürk’ün geçe­ceği yolu kapıyordu. Ağacın bir yanı havuz, bir yanı dik bir yokuştu. Atatürk ağaca yaslanarak güçlükle karşı tarafa geçti. Atıldım,
— Emrederseniz hemen keseyim, efendim, dedim.

Yüzüme baktı:

— Sen hayatında böyle bir ağaç yetiştirdin mi ki keseceksin? Dedi.

Falih Rıfkı ATAY
(Babamız Atatürk)

BÜYÜK MEŞE AĞACI

Ahmet her yaz tatilini dedesinin çiftliğinde geçirmeyi çok seviyordu. Dedesinin çiftliğinde ağaçların hayvanların arasında onlara bakarak zaman şehirdekinden daha eğlenceli ve hızlı geçiyor ve Ahmet her yaz tatilini heyecan ile bekliyordu.
Ama en çok arka bahçede olan ve dedesinin üzerine Ahmet için salıncak kurduğu büyük meşe ağacını cok seviyordu. Çiftlikte üzerine düşen işleri yaptıktan sonra salıncağında sanki ayakları gökyüzüne değecekmiş gibi sallanıyordu.

Büyük meşe ağacının dallarından sadece Ahmet değil her sene oraya yuva yapan küçük sincap ailesi de yararlanmakta idi. Bazı sabahlar sallandıktan sonra ağacın altına birkaç fındık fıstık bırakıp uzaktan sincapların gelip onları yemesini seyrediyordu.
O yaz, okullar kapandıktan sonra yağan yağmurlar sebebi ile annesi çiftliğe gitmesine hemen izin vermedi. Ahmet’e yağmurlar sebebi ile dışarıda rahat oynayamayacağını ve yağmurlar bittikten sonra çiftliğe gideceklerini bu sebeple beklemesi gerektiğini anlattı.

Ahmet günlerini heyecanlı bir bekleyiş içerisinde geçirmekte idi. Her sabah kalkar kalmaz ilk işi odasının penceresine koşarak havanın durumuna bakmak oluyordu.

1-2 haftalık heyecanlı bir bekleyişten sonra annesi Ahmet’e müjdeli haberi verdi. Artık havaların düzeldiğini ve o hafta sonu dedesinin çiftliğine gidebileceklerini ve Ahmet’in her sene olduğu gibi bu yazı da orada geçirebileceğini söyledi.
Ahmet hafta sonunu heyecanla bekledi.
Cumartesi sabahı Ahmet heyecandan kahvaltısını bile zor yaptı ve iki gün önceden hazırladığı çantasını kaparak arabaya bindi.
Bütün yol boyunca çiftliği, büyük meşe ağacını, salıncağını ve sincap ailesini düşündü durdu. Çiftliğe geldiğinde dedesi onu kapıda karşıladı ve ikisi de büyük bir özlemle birbirlerine sarıldılar. Dedesi dün gece büyük bir fırtına olduğunu söyledi. Ahmet dedesinin yüzündeki üzüntüye anlam vermeye çalıştı, birlikte evin arkasına geçtiklerinde Ahmet olduğu yerde kalakaldı.

Büyük meşe ağacı yıkılmıştı.
Dedesi Ahmet’in üzüntüsünü anlayarak ona sarıldı ve ağacın dün geceki fırtınaya dayanamadığını ve yıkıldığını anlattı.
Ahmet yavaş yavaş ağaca yaklaştı, salıncağı dertop olmuş bir köşede duruyordu, bunu görünce ağlamaya başladı sonra birden aklına sincap ailesi geldi. Onlara ne olmuştu?
Hemen dedesine döndü, dedesi gülerek geçen hafta yaptığı yeni yuvayı gösterdi. Bütün bir hafta sincapları oraya taşımak için uğraştıklarını ama ağacı bırakmadıklarını, ancak dün geceki yağmurdan sonra ertesi sabah gelip sincapları kontrol ettiklerinde yeni yuvalarında güven içinde olduklarını gördüğünü söyledi.

Ahmet’in devam eden üzüntüsünü gören dedesi büyük meşe ağacının çok yaşlı olduğunu ve bu yazı çıkartamayacağını, kendisi yıkılmasa bile kesmek zorunda kalabileceklerini söyledi. Ahmet bunu duyunca yine ağlamaya başladı.
Dedesi Ahmet’e yaşamın bir döngü olduğunu tüm canlıların doğup büyüyüp en sonunda öleceklerini anlattı. Ve ona evin bahçesinde dikilmek üzere bekleyen yeni bir sürü fideyi gösterdi. “İşte bunlar” dedi, “yeni yaşamlar.
Bu fideler büyüyüp büyük meşe ağacı gibi olacaklar. Ama unutma ki bunun için senin sevgin ve bakımın gerekli.”
Ertesi gün Ahmet erkenden kalktı, dün büyük meşe ağacının parçaları toplanmış, yeri yeni ağaçlar için hazırlanmıştı. Ne olduğunu bilmesine rağmen büyük meşe ağacının boşluğunu görünce gene üzüldü.

Dedesi Ahmet’i elinde kazma kürek ile bahçede bekliyordu. Ahmet’le birlikte büyük meşe ağacının yerine yeni fideler için yer kazmaya başladılar. Ve fideleri ektiler. Rüzgardan korumak için korkuluk yaptılar ve ilk sularını verdiler.
Ahmet işleri bittiğinde öğlen olduğunu fark etti, zaman nasıl çabuk geçmişti.
O yaz Ahmet her sabah erkenden kalkarak yeni ağaç fidelerini suladı, yabani otlarını ayıkladı.

Okullar başladığında ise ilk ektiğinden 15 cm daha uzun ağaç fidelerine sevgi ile bakıp “bir dahaki sene görüşmek üzere” diye veda etti.

KENDİM İÇİN DEĞİL, ÇOCUKLARIM İÇİN.
Uzun zaman önce, Adrianus adında bir kral vardı. Bu kral İsrail topraklarında seyahat etmekteydi. Bir gün bu yolculuk sırasında, bir tarlada, yere diz çökmüş yaşlı bir adam gördü. Kral Adrianus bu yaşlı adamın ne yapmakta olduğunu çok merak etti. Atını durdurdu ve atı tersine çevirip yaşlı adamın bulunduğu yöne doğru sürmeye başladı. Kral, adamın yanına yaklaştığında atından indi ve bu yaşlı adamın toprakta bir çukur kazmış olduğunu gördü.
Kral “İyi günler” dedi. “Ne yapıyorsunuz, neden bir çukur kazıyorsunuz?” diye sordu.
Yaşlı adam doğrularak cevapladı. “Bir incir ağacı dikeceğim.”
Kral “Peki bu ağaç ne zaman meyve verecek?” diye ekleyince,
Yaşlı adam bunun “üç yıl içinde” gerçekleşeceğini söyledi.
Kral bu sefer “Sen kaç yaşındasın?” diye sordu.
“Yüz yaşındayım.” dedi yaşlı adam.
“Gerçekten çok yaşlısınız. Anlayamıyorum, niçin hala ağaç dikiyorsunuz? Bu incir ağacının meyvelerinden yararlanacak kadar uzun yaşayacağınızı düşünüyor musunuz ki?” diye sordu kral.
Yaşlı adam krala bakarak güldü ve “Belki bu incir ağacının meyvelerinden yararlanamayacağım ama bu ağacı kendim için dikmiyorum.” dedi. “Bu dünyaya geldiğimde, İsrail topraklarını ağaçlarla kaplı buldum. Bu ülkede ağaç dikmek bir mitsvadır. Herkes bulduğundan daha fazla ağaç dikmelidir. Bu nedenle de dünyadan, doğduğumda bulduğumdan daha fazla ağaç dikerek ayrılmakla yükümlüyüm. Nasıl atalarımız bizler için ağaç diktilerse, ben de İsrail topraklarında çocuklarım ve çocuklarımın çocukları için ağaç dikmeliyim.” diye anlattı.
Kral hayrete düşmüştü, çünkü daha önce hiç kimsenin bu şekilde konuştuğunu duymamıştı. Yaşlı adamı kutsadı, ona sağlık dileyerek yoluna devam etti. Arkasına baktığında yaşlı adamın çoktan işine geri dönmüş olduğunu gördü.
Üç yıl sonra, kral Adrianus İsrail topraklarında tekrar yolculuk ederken yine aynı araziden geçti. Bir de ne görsün! Aynı yaşlı adam, meyve dolu uzun bir incir ağacının yanında durmaktaydı. Kral yaşlı adamı selamladı ve yaşlı adam ondan önce davranarak eğildi ve güldü.
Yaşlı adam eline bir hasır sepet alarak sepetin içini ağaçtaki olgunlaşmış sulu incirlerle doldurdu. Krala yaklaşarak şunları söyledi: “Ben gerçekten de üç yıl evvel ağaç dikerken gördüğünüz o yaşlı adamım. Tanrı bana iyi davrandı. (Sadece çocuklarım değil, torunlarım hatta onların çocukları bile bu ağacın meyvelerinden yararlanıyorlar ve ben dahil bunlardan zevk alabilmek için hala hayattayım.”)
Yaşlı adam sepeti krala uzattı ve ekledi: “Bu içi dolu olgun tatlı incirler sizin için kralım! İsrail topraklarının meyvelerini yeyin ve bunların tadını çıkarın!”
Kral hayrete düşmüştü ve çok memnun olmuştu. Hizmetkârlarına dönerek “Bu sepeti alın, içindeki bu nefis incirleri başka bir kaba boşaltın ve sepeti ağzına kadar altın sikkelerle doldurup yaşlı adama verin.” dedi.
Hizmetkârlar kralın emrini hemen yerine getirdiler. Yaşlı adama sepeti verdiler ve kral “ Bana emeğinin meyvesini tatmama izin verdiğin için teşekkür ederim. Bu altın sikkeler sizin için yaşlı adam. Umarım daha uzun yıllar sağlıkla çocuklarınız, torunlarınız ve onların çocukları için daha çok ağaç dikersiniz ki onlar da bu zevki tatsın.” diye konuştu.
Kral daha sonra yoluna devam etti ve yaşlı adam da evine döndü. Yaşı adam evine gitti, içi altın sikkelerle dolu olan sepeti gösterdi ve olan biten her şeyi ailesine anlattı.
Bu arada yaşlı adam olanları anlatırken, yakında oturan bir kadın da adamın karısını ziyaret etmekteydi. Kadın içi altın sikkelerle dolu sepeti duyunca çok kıskandı. Evine geri dönerek, kocasına şöyle dedi: “ Ne duyduğuma inanmıyorum! Bazı insanlar çok şanslı! Yaşlı komşumuz krala içi incirlerle dolu bir sepet verdi ve kral incirleri altınlarla değişti. Bence sen de aynısını yapmalısın. En büyük sepetimizi al, içini elmalarla, narlarla, en güzel meyvelerle doldur. Çabuk ol ve kralı yakala, sepeti armağan olarak krala ver. Eminim ki çok hoşuna gidecek, bizim sepetimizi de tıpkı komşumuzun sepetini doldurduğu gibi altın sikkelerle dolduracak.”
Adam karısına “Senin dediğin gibi yapacağım ama kral belli ki incirlerden hoşlandığı için sepeti incirlerle dolduracağım.” dedi. Adam dediğini yaptı, evden aceleyle çıkarak krala yetişti. Krala yaklaşarak kralı selamladı ve şunları söyledi: “Kralım size bir armağan getirdim. Lütfen bu tatlı incirleri kabul edin.”
Kral sepete baktı, adama baktı ve adamın niyetini anladı. Kaşlarını çattı ve kızarak “Bana bu incirleri veriyorsunuz, çünkü diğer yaşlı adama yaptığım gibi sizin de sepetinizi altın sikkelerle doldurmamı istiyorsunuz. Onu yapmayacağım

, ama size daha iyi bir hediye vereceğim.” dedi. Bunun üzerine kral hizmetkârlarına dönerek sepet boşalana kadar incirleri adama birer birer fırlatmalarını emretti.
Hizmetkârlar kralın emrini yerine getirdi. İncirler adamın yüzüne çarptıkça, yapışkan tatlı incir suyu adamın yanaklarından ve çenesinden süzüldü. Hatta çoğu ağzından damlayarak adamın dudaklarında harika bir lezzet bıraktı. Sepet boşaldığında, kral yoluna devam ederken adam da elindeki boş sepeti taşıyarak ve gülmekten yürümeye zorlanarak evine döndü.
Adamın karısı onu ön kapıda karşıladı. “Neden gülüyorsun? Sepetin içinde bir tane bile altın sikke yok! Yüzün ezilmiş incirlerle kaplı ve sen sanki hayatının en komik şakasını duymuş gibi gülüyorsun.” dedi.
Kahkahaların arasında adam ağzından kaçırdı. “Senin önerdiğin gibi sepeti elma ve narlarla doldurmadığım için çok mutluyum. Onlar harika meyveler ama aynı zamanda çok sertler. Gülüyorum, çünkü sepeti yumuşak incirlerle doldurduğum için çok şanslıyım. İncirler yüzümü yaralamadı ve dökülen incir suyu ağzımı tatlı mı tatlı bir lezzetle doldurdu!” dedi.

ORMANLARLA İLGİLİ İLGİNÇ BİLGİLER
Tüm avrupa’da 12 bin tür bitki var.
Türkiye’de ise 9000.

Dünyada her yıl 16 milyon hektar orman alanı yanmaktadır.
(82 Nijerya kadar)

Son 30 yılda dünya orman örtüsünün beşte biri yok oldu.

Yetişmiş bir ağaç günde 17 kişinin oksijen ihtiyacını karşılıyor ve 22.5 kilogram karbondioksiti yok ediyor.

Dünyadaki kağıt tüketiminin yarısı geri kazanılsa,
Her yıl 8 milyon hektar orman alanı korunabilir.

Dünyamız dakikada 21 hektar orman alanı kaybediyor.

Son 30 yılda dünya orman örtüsünün beşte biri yok oldu.

Her yıl doğaya 7 ağaç borcumuz var!
Çünkü;
Bir yıl içinde, kullandığımız kağıt- kartonlar ve ayrıca yaşamsal ihtiyaçlarımız için 7 adet ağacı tüketiyoruz.

Bir Avrupalı yılda ortalama olarak 300 kg. Kağıt ve kağıt ürünleri tüketmektedir.

Dünyada her yıl kağıt tüketiminin yarısı geri kazanılsa,
Türkiye büyüklüğünde bir ormanlık alan yok olmaktan kurtarılmış olur.

AĞAÇ NEDİR?
Boyu en az 5 metre, çapı da 10 cm’den aşağı olmayan, dal sürgün ve yapraklarının oluşturduğu tepe tacını tek bir gövde üzerinde taşıyan, her yıl çap artımı yaparak kalınlaşan, sürgün vererek boylanan, hücrelerinin büyük bölümü odunlaşmış olan, uzun ömürlü bitkilere AĞAÇ denir…

Bir ağaç; temel olarak kök, gövde, dal ve yaprak olmak üzere 4 ana organdan oluşur. Bu organların biçim, boyut, yoğunluk, hacim, ağırlık, boy, çap, yıllık artım gibi özellikleri ağacı biçimlendiren temel özelliklerdir…

Bir ağacın yaşayıp gelişebilmesi için; ışık, sıcaklık, CO2, O2, su ve mineral madde gereklidir.

Ağaçların; topraktan su ve mineral maddelerini, havadan ise karbondioksiti almak, güneş enerjisini kullanarak organik madde üretmek, havaya oksijen vermek, canlılara besin ve barınak sağlamak gibi çok önemli işlevleri vardır. Ağaçlar bu işlevleri yerine getirirken çevrelerindeki canlı ve cansız tüm varlıklarla karşılıklı olarak birebir ilişki ve etkileşim halindedirler. Bu yüzden ağaçlar içinde bulundukları ekosistemler için vazgeçilmez elemanlardırlar. Ağaçların yok olması; yaşama ortamının bozulması ve iklimin olumsuz yönde etkilenmesi ve devamında yaşam zincirinin kopması, en sonunda da tüm yaşamın yok olması anlamına gelir…

Ağaçlar ışık, yer, su ve mineral maddeler yüzünden birbirleriyle amansız bir rekabet içerisine girerler. Bu rekabette baskın çıkabilmek ve dolayısıyla hayatta kalabilmek için tepe ve köklerini hızla geliştirmeye çalışır, gölgeye dayanıklı yaprak üretir, işlevini kaybeden organlarını (yaprak – dal – kök) terk eder, rakiplerini gölgeleyerek altetmeye çalışırlar. Bazı ağaç türleri (ceviz, meşe, huş, dişbudak, ıhlamur gibi..) kök ve yapraklarından salgıladıkları sıvı ve gazlarla komşu bitkilere zarar bile verebilirler…
Orman Nedir?

Orman; ağaçlarla birlikte diğer bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar gibi canlı varlıklarla toprak hava, su, ışık ve sıcaklık gibi fiziksel çevre faktörlerinin birlikte oluşturdukları karşılıklı ilişkiler dokusunu simgeleyen bir ekosistemdir.

Orman; beş metreden daha boylu orman ağaçlarının baskın olduğu ve birbirlerini etkileyecek sıklıkta bulunduğu, kendine özgü iklim ve toprak koşulları oluşturduğu bir yaşam birliğidir.

Orman; bitki köklerinin etkileyebildiği 1-2 metre toprak derinliğinden ağaçların birkaç metre yukarısına kadar uzanan ve en az bir hektar alan kaplayan bir varlıktır…

Ormanı oluşturan sonsuz sayıdaki tüm madde ve olaylar birbirleriyle karşılıklı ilişki ve etkileşim halindedirler. Bu haliyle orman, çok sayıda bitki ve hayvan popülasyonlarından oluşan bir yaşama ortaklığı, bir yaşam birliği, bir ekosistem ve hatta büyük bir canlı organizma olarak tanımlanmaktadır.

Ormanın baskın elemanı ağaçlardır… Bu nedenle orman, ancak orman ağaçlarının toplu halde yaşayabildiği bir ortamda kurulabilir.

ORMANLARIN FAYDALARI NEDİR?

* Ormanlardan sağlanan ana ürün, yaşantımızın her alanında ihtiyaç duyduğumuz yapacak ve yakacak olarak kullanılan odun hammaddesidir. Ayrıca ormanlardan bitkisel nitelikli tohum, çiçek, kozalak, reçine, sığla, palamut, fıstık, meyve ile mineral nitelikli kum, çakıl, humus hammadde kaynakları elde edilmektedir.

* Ormanlar, kar ve yağmur biçimindeki yağışı yaprakları, dalları, gövdesi ve kökleri ile tutarak sellerin ve taşkınların oluşmasını önler. Ayrıca yeraltı sularının oluşmasına yardım eder. Başta içme suyu olmak üzere tarım ve endüstrinin ihtiyacı olan suyu sağlar.

* Orman, erozyonu önler, rüzgârın hızını azaltır. Toprağı kökleri ile tutarak yağışların ve akarsuların toprağı taşımasını önler.

* Ormanlar, yaban hayatı ve av kaynaklarını korur.

Sıcağı ve soğuğu dengeler. Yazın sıcaklığı azaltırken, kışın ise sıcaklığı arttırır. Radyasyonu önler.

Su buharını yoğunlaştırarak yağmur haline gelmesini sağlar.

* Ormanlar, eğlenme, dinlenme ve boş zamanları değerlendirme imkânı sağlar. Havası, suyu, doğal güzellikleri ve sakin ortamı ile özellikle şehirlerde yaşayan insanların yoğun ilgisini çeker. İnsanların beden ve ruh sağlığı üzerinde olumlu etkiler yapar.

* Ormanlar, orman içerisinde ve çevresinde yaşayan insanlara çeşitli iş imkânları sağlar, işsizliği önlemede etkili rol oynar. Böylece köylerden kente göçü azaltır.

* Ormanlar, ulusal savunma ve güvenlik bakımından da çok önemlidir. Askeri birliklerin, savaş tesisleri ile araç ve gereçlerinin gizlenmesinde kullanılır.

* Ormanlar, ayrıca barajların ekonomik ömrünü uzatır, doğal afetleri önler.

* Doğal güzellikleri ile ülke turizmine katkıda bulunur.

* Yapacak ve yakacak hammadde kaynağıdır,
* Su kaynağıdır ve yeraltı sularının oluşmasını sağlar,
* Erozyonu önler, su taşkınlarını önler,
* Yaban hayatını ve av kaynaklarını korur,
* İklim üzerindeki olumlu etkileriyle sıcağı ve soğuğu dengeler
* Su buharını yoğunlaştırarak yağmura dönüşmesini sağlar,
* Ulusal savunma ve güvenlik bakımından stratejik öneme sahiptir,
* İnsanların eğlenme ve dinlenme amaçlarına hizmet ederken, beden ve ruh sağlığı üzerine olumlu etkiler yapar,
* Hava kirliliği ve gürültüyü önler,
* İnsanlara çeşitli iş alanları sağlar,
* Ülke turizmine katkıda bulunur

* Bir hektar Ladin ormanı yılda 32 ton, Kayın ormanı 68 ton, Çam ormanı 30 ton toz emer,

* Ormanlar biyolojik dengeyi korur. Yapraklı ağaçlardan oluşan bir bölgede 50 kuş cinsi yaşayabilir,

* Topraklarımız akarsularımızla denizlere, göllere veya barajlara taşınmaktadır,

* 50 m genişliğindeki bir otobanın gürültüsünü 20-30 desibel azaltır.

* Ağaçsız bir alana göre 8 kat fazla humus oluşturur ve toprak canlılarının yaşamasına olanak sağlar.

* 25 m boyunda ve 15 m tepe çatısına sahip bir kayın ağacı saatte 1,5 kg oksijen üretir.

* Günümüzde hava kirliliğinin yaklaşık %50’si ormanlar tarafından temizlenip dezenfekte edilir.

* Egzoz gibi zehirli gazları, kirli suları dezenfekte ederek temizlerler.

* 100 yaşındaki bir kayın ağacı saatte yaklaşık 40 kişinin çıkardığı 2.35 kg karbondioksiti tüketir.

* 10x10m’lik bir alanda yer alan 25m’lik boyunda ve 100 yaş civarında bir kayın ağacı kökleri ve kılcal damarları arcılığıyla yılda 30.000 lt. su çeker ve verimli toprağın akmasını önler.

* Kayın ağacı bir yıl içinde 7 kg toz ve 300 kg zehiri emip dışarı süzer

* Bizlere yön bulma konusunda yardımcı olur.

Orman Yangınları
Ülkemiz coğrafi konum olarak Akdeniz iklim kuşağında bulunmakta ve ormanlarımızın büyük bir bölümü (%58’i) özellikle yaz aylarında orman yangınları tehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır.
Yangınların;

% 3’ü yıldırım,

%12’si kasıt,

%38’i ihmal ve dikkatsizlik,

%47’si nedeni bilinmiyor.

Orman yangınlarının %97’sinin nedeni İnsandır.
Orman yangınları sonucu ortaya çıkan maddi kayıpların yanında, çevreye (hava, ekoloji, doğal ortam ) verdiği zararlar da çok büyük olmaktadır. Bu nedenle orman yangınlarının önlenmesi için halkımızın eğitimi ve bilinçlendirilmesi çok önemlidir. Bu nedenle biz çocuklar olarak orman yangınları konusunda çok duyarlı olmalıyız ve bir orman yangını gördüğümüz zaman ücretsiz hizmet veren Alo 177 hattına bildirmeliyiz.

*ORMAN HAFTASI GÜZEL SÖZLER*
* Bir kimse bir ağaç dikerse, Allah o ağacın meyvesi kadar o insana sevap yazar. (Hadis-i Şerif)
* Bağa geliniz, yeşil giyinmiş tabiatı seyrediniz. İçiniz açılır, ruhunuz neşe bulur. (Mevlana)
* Uygarlığın temelinde ağaç, çiçek ve yeşil bulunur. (Atatürk)
* Bir ağacın ölümü, büyük bir mimari eserin kaybı gibidir. (Ahmet Hamdi Tanpınar)
* Bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde, gelecek kuşaklar serinler. (Çin Atasözü)
* Çiçekler, ağacın gözü; kuşlar dilidir. (Cenap Şahabettin)
* Ormana nasıl haykırırsan, sana öyle karşılık verir. (Fin Atasözü)
* Ormanı korumak, erozyonu önlemek demektir.
* Toprağını kaybetmek istemiyorsan, ormanı yok etme.
* Ormansız yurt vatan değildir.
* Ormanlar ulusal servettir.
* Orman yurdun hem süsü, hem gücüdür.
* Yaş kesen baş keser.
* Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur.

*ORMAN HAFTASI ŞİİRLERİ*

AĞAÇ DİYOR Kİ

Ben küçücük bir ağacı
Yurdumun bir bahçesinde
Topraklar tüterken gölgem
Dallar da çiçeklensin de.

Her şeyimle yararlıyım,
İnsanoğluna dünyada,
Çiçeğim, yaprağım, gölgem
İri dallı zerdalimle.

Kuşlar mutlu şarkısını
Hep dalımda söylerler,
Şen arılar vızır vızır,
Kokuma koşup gelirler.

Sakın sakın dalımızı,
Çocuklar çekip kırmayın.
Çakınızla gövdemizde
Derin yaralar açmayın.
 

Halim YAĞCIOĞLU

AĞAÇ SEVGİSİ

Kucak açarsın herkese
Bu dost, şu düşman demeden
İyilik yaparsın herkese
Bir karşılık beklemeden.

Güzel yurdumun süsüsün
Bulutlara dal uzatan
Kuru, yeşil örtüsüsün
Gölge veren, dal uzatan,

Ne kadar çok çeşidin var
Elma, armut, meşe, kavak
Tatsız geçer sensiz bahar
Sensiz toprak olur kurak.
 

M. Necati ÖNG

ORMAN

Sen insansın, o ağaçtır,
Suya, ışığa, sevgiye
Bir insan kadar muhtaçtır;
Ağaçların şehri orman.

Onu ne yak, ne sök, ne kır.
Bir dal kopardığın zaman.
Gizli bir sesle hıçkır.
Her orman yurda bir ordu
Ormanı iyi koru.

Hüseyin KALABA

ORMAN

Kestane, gürgen, palamut
Altı yaprak, üstü bulut.
Gel burada sen, derdi unut.
Orman ne iyi, ne iyi,
Aman ne iyi, ne iyi!

Dallar kol kola görünür,
Yaprak yaprağa sürünür,
Kışın karlara bürünür
Orman ne güzel, ne güzel,

Aman ne güzel, ne güzel!
Ormanda kuşlar, böcekler,
Yavru ceylanlar emekler,
Açar yedi renk çiçekler,

Orman ne büyük, ne büyük,
Aman ne büyük, ne büyük!
Çamın, yaprağı dökülmez,
Gürgenin kolu bükülmez,
Ağaç dibinden sökülmez.

Orman ne canlı, ne canlı,
Aman ne canlı, ne canlı!
İzin vermeyiz kırmana,
Dayanamayız vurmana,
Baltayı sokma ormana,

Orman ne mutlu, ne mutlu,
Aman ne mutlu, ne mutlu!
Git, git sona varamazsın,
Kuşak olsan saramazsın,
Dalını koparamazsın,
Orman ne sonsuz, ne sonsuz,
Aman ne sonsuz, ne sonsuz!

İlhami Bekir TEZ

ORMAN

Gölgesi serindir, havası taze,
Yeşil yaprakları zümrüt yelpaze.
Yazın ortasında istersen bahar.
Bir gün ormanda kal aksama kadar.

Tertemiz bir hava dolar içine.
Her yer ne hoş kokar: çiçek, reçine.
Cıvıldaşır türlü kuşlar bir yanda
Buz gibi kaynaklar var ormanda.

Ağaçlar uğuldar, estikçe rüzgâr.
Gönlümüze hayat verir ormanlar…
Ormandır dağlara zümrüt bir örtü,
Ormandır kırların en güzel süsü!

Orman güzellik ve zenginlik demek,
Ormanları sevmek, korumak gerek.
Ormansız memleket çöldür, çoraktır,
Orman bulutlara yeşil konaktır.
Bulutlar burada gelir oturur,
Burada boşanır sağanaklı yağmur…

Ormandır sulara söyleyen ninni,
Ormandır, sulara öz anne gibi.
Gölgelikte doğup büyür dereler,
Yazın suyu, orman korur ve besler…

Ormanlar yapraktan bir engin deniz,
Burada yıkanır hava tertemiz.
Orman sağlık, hayat dolu bir kaynak,
Herkese bir ödev onu korumak…

Zeki TUNABOYLU

BULUR KIR ŞARKISI

Tam otların sarardığı zamanlar…
Yere yüzükoyun uzanıyorum.
Toprakta bir telaş, bir telaş…
Karıncalar öteden beri dostum.

Ellerime hamamböcekleri konuyor,
Ne şeker şey onlar.
Uç böcek, uç böcek diyorum,
Uçuyorlar…

Pan’ın teneffüsü bile
Ilık okşamakta yüzü.
Devedikenleri, çalılık vesaire,
Bir âlem bu toprakların üstü…

Behçet Necatigil

VAR

Ağacı kıskanırım
Yemiş yüklü dalı var;
Bahar olsun, güz olsun,
Ne güzel masalı var.

İmrenirim arıya,
Petek petek balı var;
Konduğu çiçeklerin
Pembesi var, alı var.

Cahit Sıtkı Tarancı

AĞACIM

Mahallemizde
Senden başka ağaç olsaydı
Seni bu kadar sevmezdim.
Fakat eğer sen
Bizimle beraber
Kaydırak oynamasını bilseydin
Seni daha çok severdim.

Güzel ağacım!
Sen kuruduğun zaman
Biz de inşallah
Başka mahalleye taşınmış oluruz.

Orhan Veli Kanık

ORMAN

Orman yurdun temelidir,
Nesillerin evvelidir,
Her sanatın ilk elidir,
Ormandaki varlığa bak.

Orman memleketin süsü,
Hem ufağı, hem irisi,
Her dalında bir kuş sesi,
Ormandaki varlığa bak.

Çiçekler açar renk renk,
Dağları süsler gülerek,
Selleri önler emerek,
Ormandaki varlığa bak.

Gemi olur, suda yüzer,
Uçak olur, gökte gezer,
Kalem, kağıt neler yazar,
Ormandaki varlığa bak.

Âşık Veysel Şatıroğlu

ELMA AĞACI

Yine başladı soğuklar,
Boyuna yağıp duruyor yağmur.
Esiyor rüzgar acı acı.
Nasıl geçireceksin bu kışı
Elma Ağacı?

Gölgen de yok ki sana arkadaş olsun;
Tek başına kaldın bu kış kıyamette;
Artık kimse bakmaz oldu yüzüne;
Dallarına tırmanıyor çocuklar,
Kuşlar uğramıyor semtine.

Üzülme bu günler çabuk geçer,
Bir bakarsın bahar geliverir.
Yeniden allanıp süslenirsin,
Bizim için yine çiçek açar,
Meyve verirsin.

Şükrü Enis Regü

Mustafa Uyar administrator

www.reformturk.com, www.esarpyapma.com

You must be logged in to post a comment