KÜTÜPHANELER HAFTASI

KÜTÜPHANELER HAFTASI

KÜTÜPHANE HAFTASI (Mart ayının son Pazartesi günü başlar)

Kitabın yararlarının anlaşılması ve sayılarının çoğalması sonucu kitap­lıklar oluştu. Kitaplıkların gelişmesi ile kütüphaneler meydana geldi. Herkesin yararlanması okuması, başvurması için kurulan, içinde kitaplar bulunan binaya kütüphane denir.

Millî Eğitim Bakanlığı, Mart ayının son pazartesi günü başlayan hafta­nın Kütüphane Haftası olarak değerlendirilmesini kararlaştırmıştır. Hafta süresince kütüphanenin önemi anlatılır. Kütüphaneciliğin sorunları kamu oyuna duyurulur. Halk, kütüphanelerin gelişmesi için bilinçlendirilir. Okullarımızda kütüphanenin yararlarından söz edilir. Kütüphanelerde uyulması gerekli kurallar öğretilir.

Kütüphaneler eski çağlardan beri insanlığın hizmetindedir. Eldeki bilgilere göre ilk kütüphane

kamagra oral jelly usa

, Asurlular zamanında kurulmuştur. Osmanlı imparatorluğu döneminde de kitaba ve kütüphaneye önem verilirdi. O dönemden zamanımıza kadar gelen büyük kütüphaneler vardır.

Yurdumuzun belli başlı büyük kütüphaneleri şunlardır: İstanbul’da Süleymaniye ve Beyazıt Devlet Kütüphaneleri. Ankara’da Millî Kütüphane, Millet Meclisi Kütüphanesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kütüphane­leridir. Bunlardan Millî Kütüphane, 15 Nisan 1946 tarihinde kuruldu. Açılış tarihinde içinde iki kitap bulunan bu kütüphanemizde bugün 620 bin kitap vardır. Kütüphanelerimizdeki kitap sayısı yaklaşık 6 milyon kadardır.

Kütüphanelerde, kitapların korunması, kitapların sınıflandırılması ve okuyucuya kitap verilmesi için uzman memurlar bulunur. Bu memurlara kütüphaneci denir. Kütüphanecilik özel bir eğitimi ve öğretimi gerektiren bir meslektir. Bu amaçla üniversitelerimizde kütüphanecilik bölümleri açıl­mıştır. Bu bölümlerde öğrenimlerini tamamlayanlar kütüphanelerde görev yaparlar.

Yaşadığımız yüzyıl bilgi, ilerleme dönemidir. Kitaplar bilime giden yoldur. Çağımızın buluşlarını kitap, dergi gazete gibi yayın organlarından izleriz. Okuduğumuz kitaplar, dergiler, gazeteler bilgilerimizi artırır. Bizi dünyadaki gelişmelerden, değişmelerden haberdar eder. Kitaplar sevgili dostlarımızdır. Kitaplıklar, kütüphaneler kitapların bir arada bulunduğu yerlerdir.

Bulunduğumuz yerdeki kütüphanelerden yararlanalım. Kütüphanelerin zenginleşmesi için kitap armağan edelim. Kitapların korunduğu, yerleştirildiği kitaplığı, kütüphaneyi temiz tutalım. Okuma salonlarında kimseyi rahatsız etmeyelim.

KÜTÜPHANEDE UYULMASI GEREKEN KURALLAR:

1. Kütüphaneye ayakkabılar paspasa silinerek girilmelidir.
2. Palto, pardösü, manto v. b. vestiyere bırakılmalıdır.
3. Kimlik, ilgili memura istemeden teslim edilmelidir.
4. Kütüphaneden alınacak kitabın nasıl aranacağı bilinmiyorsa ilgili memurlardan sorulmalıdır. Açıklamaları, dikkatle dinlemelidir.
5. İstenen kitap için fış doldurulmalıdır.
6. Yerimize oturup kitabın gelmesi beklenmelidir.
7. Okuma salonunda kimse rahatsız edilmemelidir.
8. Kitap sayfaları sessiz çevrilmelidir.
9. Kütüphane salonunda sessiz yürünmelidir.
10. Kitapların kapağı, sayfaları çizilmemeli, yırtılmamalıdır.
11. Kütüphanenin okuma salonunda hiçbir şekilde sigara içilmemelidir, sakız çiğnenmemelidir.

TÜRKLERDE KÜTÜPHANECİLİĞİN TARİHÇESİ
Yurdumuzda devlet eliyle kurulan ilk kütüphanemiz; eskilerle yabancıların “Kütüphane-Millî, Kütüphane-i Umum-î” ve en doğrusu, alnına yazılmış kitabesinden de anlaşılacağı üzere “Kütüphane-i Umum-î Osmanî” yani bugünkü adıyla “Beyazıt Devlet Kütüphanesi” dir. Kâğıda, yazı ve kitaba dolaysıyla okumaya büyük önem veren atalarımızın daha Uygurlar zamanında kütüphaneler kurduğunu biliyoruz. İlhanlılar’ dan Büyük Selçuklu İmparatorluğu’ na Anadolu Selçukluları’ na ve onlardan da Osmanlılara geçen Vakıf kütüphane kurma geleneği, sadece kendi şartları ve imkânları içinde oluşup, işleyen kuruluşların da memleket kültürüne pek çok hizmetlerde bulunmasına vesile olmuştur. Özellikle Osmanlı Devleti’ nin gerek yükselme ve gerekse bunu takip eden devirlerde imparatorluğun muhtelif yerlerinde başta Fatih Sultan Mehmed, Kanunî Sultan Süleyman, II. Mahmud, III. Ahmed, I. Hamid, III. Mustafa, Valide Sultanlardan Esmihan Sultan, Nurbani Sultan, Pertevniyal Valide Sultan, Sadrazamlardan Köprülü Mehmed Paşa, Koca Ragıp Paşa, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Şehit Ali Paşa, Kılıç Ali Paşa ile Darüssade Ağaları Hacı Beşir Ağa, Mehmed Ağa, Şeyhülislamlar Feyzullah Efendi, Arif Efendi, Esat Efendi ile ricali devletten reisülküttap Mustafa Efendi ve Selim Ağa’ nın kurduğu kütüphanelerden başka, Aziz Mahmud Hüdai Efendi ve Halet Efendi’ nin kurduğu tekke kütüphaneleri ve Topkapı ve Yıldız Saraylarında kurulan saray kütüphanelerini görüyoruz.

Kütüphaneler, diğer okul vb. müesseselerle birlikte, 1826 yılında vakıf müesseseleriyle ilgili bakanlık olan Evkaf Nezareti’ nin kuruluşuna kadar, kendi özel vakfiyelerindeki hükümlere göre idare edildiler. Ancak, Maarif Nezareti kurulunca, bu müesseseler Evkaf’ tan Maarif’ e geçmişlerdir. 1869 yılında yürürlüğe konulan “Maarif-i Umumiyye Nizamnamesi” nin arkasından 1881′ de “Kütüphanelerin Suret-i Tesisi ve Usul-i İdaresi” ne dair talimatname çıkar. Vakıf kütüphaneler yerine, artık devlet tarafından konuya el atıldığını görürüz. Hattâ bu anlayışı, daha geriye de götürebiliriz. Meselâ, Kosava Vilayeti’ ne bağlı İpek Livası’ nın Yakova Kazası’ nda 1863′ de hükümetce bir kütüphane kurulduğu biliniyorsa da eldeki bilgilerle, bu teşebbüsün nitelik ve önemi hakkında fazlaca bir fikir edinemiyoruz. Midhat Paşa’ nın Valiliği sırasında (1861-64) Niş’ de kurduğu ve sonraki Vali Abdurrahman Paşa’ nın gayretleriyle 1868′ de yeniden hizmete açılan kütüphaneye devlet desteğinin de derecesi pek bilinmemektedir. Bu görüşlere diğer bir örnek de Bağdat’ ta Maarif yönetimince 1879-1880 yıllarında kurulan “Maarif Kütüphanesi” dir. Ayrıca Evkaf idaresinin oluşturduğu Bağdat’ ın A’zamiye Nahiyesi’ nde kuruluş tarihi belli olmayan bir kütüphane, bunlara eklenebilir.

Devlet eliyle kurulan ve oluşum şartları teferruatı ile bilinen ilk kütüphanemiz, “Beyazıt Devlet Kütüphanesi” dir. Avrupa’ daki gelişmelerin Osmanlı İmparatorluğu’ na da intikâli ile aradaki sirkûlasyonun artması, bir yerde vakıf eserleri besleyen toprak parçalarının birer birer elden çıkarılmasından başka, aydınların isteği ve bunun devlet kademelerince de ilgi ile karşılanması, pek çok Batı ülkelerinin o güne kadar millî kütüphanelerini kurmuş olmalarının idareye böyle bir kararı aldırdığını söyleyebiliriz. Maarif Nazırı Mustafa Paşa gibi müteşebbis bir eğitimci ve daha o yıllarda, “Memlekette nahiyelere kadar kütüphaneler kurulmalıdır.” diyen Sadrazam Said Paşa ve bu kütüphanenin kuruluşuna ayrıca şahsî bütçesinden katkıda bulunacak kadar cömert olan Padişah, Sultan II. Abdulhamid Beyazıt Kütüphanesinin kuruluş kararının tatbikinde etkili olmuşlardır. 1913 yılında kütüphaneler tekrar Evkaf Nezareti’ ne bağlandığı halde Beyazıt Kütüphanesi tek başına Maarif Nezareti’ nde kalır.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu, Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Hakkındaki Kanun, kütüphanelerin koleksiyon yönünden gelişmesine yardım eder. Cumhuriyet’ ten sonra bütün kütüphaneler yeniden, Maarif Vekaleti’ne geçer. Daha sonra Başkent Ankara’ da Millî Kütüphane’ nin temelleri atılır. Millî Kütüphanenin kuruluşu Adnan Ötüken gibi bir değerin öncülüğünde gerçekleşir.

Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin, İstanbul’un kültürel açıdan merkezî bir yerinde olması ve Türkiye ‘de basılan tüm dokümanlardan birer adedinin kütüphanede saklanması, yerli ve yabancı çok sayıda okuyucunun akınına sebep olmaktadır.

TÜRKLERDE KÜTÜPHANECİLİK
Türk Tarihinde ilk kütüphaneler Uygur Türkleri tarafından kurulmuştur.

İlhanlıların , Büyük Selçuklu İmparatorluğu’ nun, Anadolu Selçukluları’nın ve Osmanlıların kütüphane tarihlerindeki ortak geleneğin, “Vakıf Kütüphaneleri” olduğu görülür.

Eski Türklerde de vakıflar bulunduğu bilinmektedir. Bu konuda elimizdeki en önemli belge Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindeki Uygur Vakfiyesidir.

Memleketimizin yaşadığı buhranlı dönemlerin psikolojik sebepleri araştırıldığında, bencilliğin ve sevgisizliğin ağır tazyiki ile karşılaşırız. Şayet, insanlarımıza vakfı kuran ruhu anlatabilmiş olsak, insanlarımız arasındaki düşmanlıkların ortadan kalktığını, sosyal bünyedeki çatlakların lehimlendiğini görmemiz işten değildir.

Vakıf yoluyla camiler, medreseler, namazgâhlar, mektepler, kütüphaneler, dârüşşifâ ve hastahaneler, aşevleri, kervansaraylar, çeşmeler, su yolları ve tesisleri, yollar, köprüler, deniz fenerleri, kale ve istihkâmlar, spor saha ve tesisleri, mesireler, dul ve yetim evleri, emzirme ve büyütme yuvaları, kışın tehlikelerle dolu olan yüksek dağlarda ve geçitlerde cankurtaran istasyonları yerine geçen barınaklar…Ve bunlar gibi nice hayrât binalar vücuda getirilmiş ve bunların önemli bir kısmı zamanla mimarî ve tarihî yüksek değerler kazanarak birer “âbide” haline gelmiştir. Bunlar, yalnız memleketimizin değil, insanlığın iftihar ettiği medeniyet âbideleridir.
Uygur kazıları sırasında Fon Lö Kok’un şu sözleri Türklerin ilk çağlardan bu yana Selçuklulardan, Osmanlılardan çok önce de büyük bir medeniyetin sahibi olduklarını göstermektedir:
“İngiltere, Fransa ve Almanya’ da böyle şeyler yokken güzel ve büyük bir medeniyetin sahibi olan Türkler cedleri ile haklı olarak iftihar edebilirler.”

“Mertlikle yoğrulmuş Türkler İslâmiyeti bir zırh olarak ruhlarına giydiler.” Ve dünyaya Türk-İslâm Medeniyetinin şâheserlerini sundular.

Osmanlılarda tam anlamıyla kütüphane kavramına ilk olarak Yıldırım Beyazid zamanında kurulan Eyne Subaşı Medresesi’nde rastlanılmaktadır. Yine ilk olarak günümüz kütüphanecilik anlayışına benzer bir anlayış bu dönemde Hafız-ı Kütüb olarak karşımıza çıkmaktadır.

Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’ u fethinden sonra Beyazid’ daki sarayı yaptırır ve Edirne Sarayı’ndaki kitaplarını naklettirir. Devrin ünlü âlimlerinden Molla Lütfi’yi de Hafız-ı Kütüb olarak buraya tayin ederek Osmanlı İmparatorluğu’ nun İstanbul’daki ilk kütüphanesini kurdurmuş olur.

1470 yılında Fatih Külliyesi içinde ilim talebeleri ile müderrislerin faydalanması için ayrı bir binada kurulan Fatih Kütüphanesi, ödünç vermeye ilişkin şartların ilk görüldüğü kütüphanedir.

Kataloglama ve sınıflamanın belli kurallar çerçevesine ilk oturtulması ve uygulanması Kanunî Sultan Süleyman devrinde olmuştur.

1728 yılında ilk Türk Matbaası, Sultan III. Ahmed ve Veziri Nevşehirli Damat İbrahim Paşa döneminde İbrahim Müteferrika ile 28. Çelebizâde Mehmed Efendi tarafından kuruldu.

Türkiye, 1992 yılının Ekim ayında TÜBİTAK’ ın desteklediği bir proje çerçevesinde ODTÜ Bilgi İşlem Daire Başkanlığı Bilgisayar Merkezi vasıtasıyla İnternet’ e bağlanmıştır.

KÜTÜPHANE HAFTASI KUTLAMALARI
Millî kültür mirasımızı yaşatan, nesillere intikal ettiren, insanlığın kültür ürünlerini toplumun istifadesine sunan kütüphanelerimizi tanıtarak, vatandaşlarımızın kütüphanelere karşı ilgisini çekmek, kitabı ve kütüphaneyi sevdirmek gayesiyle yurdumuzda 1964 yılından bu yana kutlanmakta olan Kütüphane Haftası dünyada ilk defa Amerikan Kütüphaneciler Derneği’nce geçen yüzyılın başlarında kutlanmaya başlanmıştır. Türkiye’ deki ilk kutlamayı Türk Kütüphaneciler Derneği yapmıştır. Daha sonra Kültür Bakanlığı’ nın da Kütüphane Haftası’ nı benimsemesiyle birlikte faaliyetler bütün yurt sathında daha yaygın, etkili ve zengin bir muhteva ile sürdürülmüştür.

Kütüphane Haftası’ nı kutlamaktan elde edilecek fayda, hafta boyunca ilmî ve kültürel faaliyetlerle toplumun ilgisini kütüphanelere yönlendirmek, kütüphaneleri ve yaptıkları hizmetleri tanıtmak, insanımızın okuma şuurunu geliştirmek üzere sohbet, konferans, panel gibi toplantılar düzenlemek, kütüphanelerin toplum hayatındaki önemini ve konumunu olması gereken seviyeye yükseltmek konusundaki engel ve meseleleri tahlil etmektir.

Milletlerin eğitim ve kültür bakımından gelişmesinde basılı fikir ürünlerinin yeri ve önemi büyüktür. Bir memleketin içinde bulunduğu eğitim ve kültür seviyesi, sosyo-ekonomik hayatı, o ülkede basılan ve çeşitli usullerle çoğaltılan belgelerde yansır. Millî varlığımızı oluşturan bu belgelerin toplanması, saklanması, duyurulması, toplumun istifadesine sunulması ve gelecek nesillere intikalinin sağlanması kütüphaneler yolu ile gerçekleşmektedir.

Kütüphaneler, fikirlerin dağıtım ve paylaşılmasında kilit mevkii işgal etmektedirler. Çünkü insan düşüncesi ve ideallerinin kayıtları ve yaratıcı muhayyilelerinin ifadeleri, buralarda herkesin istifadesine serbestçe sunulmaktadır. Halk kütüphaneleri; dinlendirici, eğlendirici ve boş zamanları hoşça değerlendirme ve insanın kendi kendisini yetiştirmesinde önemli vazifeler üstlenen müesseselerdir. Öte yandan kitap satın alma yoluyla basın alanında dinamik bir rolü de yerine getirirler. Çünkü hem sınırlı bir okuyucu kitlesine hitabeden kitapların bakımını ve hem de dünya edebiyatının zor bulunan klâsiklerinin yeni basımlarına imkân sağlayarak, yeni fikir üretimine de katkıda bulunurlar.

Bir milletin her yönden kalkınmış olması, o milletin sorumluluğunu üzerine alacak genç nesillerin çok iyi bir şekilde yetişmiş olmasıyla mümkündür. Bu bakımdan geleceğimizin garantisi olan çocuklarımızın ve gençlerimizin, hızla gelişen karmaşık bir dünyada ilim, kültür ve san’ at alanlarında ve özellikle millî bekamızın muhafazası yönünden daha iyi yetişerek, günümüzün önemli meselelerini anlamaları ve geleceğe en iyi tarzda hazırlanmaları, demokratik hayatımızın gelişmesinde ve muhafazasında kendilerine düşen vazifeleri yapmalarında, kütüphane ve kütüphanecilere büyük vazife ve mesuliyetler düşmektedirler. Bunun için çeşitli fikir ürünlerini her yaş ve seviyedeki vatandaşlarımızın istifadesine sunan, sadece kitap okunan ve ödünç kitap alınan yerler, aynı zamanda sergi, açık oturum, konferans v.b. sosyal ve kültürel faaliyetlerin de merkezi olması sebebîyle bir nev’î “Halkın Üniversitesi” olarak da adlandırılan halk kütüphanelerine insanımızın gelmesini beklemeden, kurulacak iyi bir kütüphane-halk ilişkisi ile kütüphane çevresinin birer kültür merkezi haline getirilerek okuyuculara sunacağımız hizmetin kalitesinin arttırılmasına çalışmalıyız.

KÜLTÜR HAYATIMIZDA KÜTÜPHANENİN YERİ
Kültür, maddî ve manevî planda insan hayatına giren her konuyu düşünerek yaşamak ve neticede esaslı eserler ortaya koymaktır.

Kültürün temeli, “düşünmek”tir. Düşünmek de, bilgi ile bütünleşir; aksi hâlde, bir mânâ taşımaz. Bilginin kaynağını ise, yaşanılan hayatta kazanılan tecrübelerle birlikte, kitap ve dolayısıyla kütüphane teşkil eder.

Kütüphaneler, insanlık tarihi boyunca ve her millette birer ilim ve irfan yuvası olmuşlardır. Çünkü bilgisiz, kitapsız kültür olmaz. Kültürün mayası kitap, hamuru kütüphanedir. İnsan zihni kitapla mayalanır, kütüphane ile yoğrulursa; kabuklaşmaktan, yani dünyaya, olaylara dar kalıplar içinde bakarak değerlendirmekten kurtulur ve böylece bilginin, kültürün hür ufuklarında alabildiğine ilerleyip, yükselme imkânına kavuşur. İnsanı, ancak metotlu düşünme ve akıl yürütme başarıya ulaştırabilir. Kazandığımız, kazanacağımız her yeni ve faydalı bilgi, bizim daha iyi, daha akıllı ve başarılı olmamızı sağlayacaktır. Kitap ve kütüphane, düşüncenin laboratuvarıdır. Kültürün özünü teşkil eden çeşitli düşünceler, faktörler bu laboratuarda zaman zaman analize ve senteze tâbi tutulur. “Akıl için yol birdir” veciz sözünün, en esaslı tespit noktalarından birisi, kütüphanelerdir. Sağduyuya, akla dayalı isabetli kararlar, insanın en emniyetli kilidi; kitap ve kütüphane de, bu kilidin anahtarıdır. Yalnız, okumayı tenkitçi bir gözle gerçekleştirmek ve her yazılanı mantık süzgecinden geçirmek, okumak gerekir. Kitap ve kütüphaneden en iyi şekilde faydalanabilmek için, onların dünyasına girmek; tam bir sabır ve titizlikle, sükûnetle, sanki ibadet edercesine vecd hâlinde kendini bu işe vermek şarttır.

Konfüçyüs, büyük ve üstün insanı tarif ederken; “yaptığı işlerde ağırbaşlı, konuşmalarında dikkatli, kendisi, kendini tanıyan, okuyan, araştıran, öğrenmeyi seven bir kişi…” ifadesini kullanır. İşte kütüphaneler, insanın kendini bulduğu ve çeşitli yönleriyle tanıdığı sihirli kayaklar, esaslı kültür merkezleridir. Milletlerde, kültür ve medeniyetin göstergesi kütüphanelerdir. Bütün ilerlemiş milletlerde insanların kütüphanelere girebilmek, oralardan faydalanabilmek için uzun kuyruklar meydana getirdikleri, hattâ saatlerce bekledikleri bilinmektedir. Kitap ve kütüphane kültür ve medeniyetle doğru orantılıdır.

Bugün, yeteri kadar okuduğumuzu, kitabı ve kütüphaneyi sevdiğimizi kendimize mâl edebildiğimizi söyleye bilmekten uzak bulunuyoruz. İki şeyi bir birine karıştırmamak lâzımdır. Diploma sahibi olmak, bir makama, mevkie ve hattâ yüksek bir makama oturmakla aydın kimse olmak, aynı şeyler değildir. Münevver insan; devamlı okuyan, araştıran, yenilikleri takîp eden, düşünen insandır. Okumak, düşünmek ve kültürlü olmak; her şeyden önce bir inanç meselesidir. Hangi tahsili yapmış, hangi mevkide bulunmuş olursa olsun; kitap ve kütüphanenin dünyasına girememiş, kendisini şu veya bu dedikodunun, basit haberlerin, kanaatlerin yönlendirdiği kimseler aydın sayılamazlar. Aksi hâlde bu; aklın ve sağduyunun iflâsı demektir.

Bugün; millet, hak, demokrasi, aile, gençlik, din, dil, kültür, san’ at, medeniyet, akıl, terbiye, insan, bilgi.. gibi son derece tabiî sayılabilecek kavramlar etrafında dahi şöyle on dakika olsun doyurucu, konuşabilecek kaç yüksek tahsilli insan gösterebilirsiniz? Bu bakımdan artık diploma sahibi bulunmakla aydın kimse olmayı bir sanma gafletinden uyanmalı, sıyrılmalı; kitabın ve kütüphanenin dünyasına girmeliyiz. Bugün kaç kişi kültür, ilim ve san’ at dergilerinden bir-ikisini olsun takip ediyor? Kaç kişi haftada en az bir tane kültürünü arttırıcı kitap okuyor? Bugün kaç kişi yaşadığı şehirde veya kasabada devletin bütçesiyle, personeliyle hizmetine sunduğu kütüphanelerin yerini biliyor, içine girip oralardan faydalanmasını düşünüyor? Bu sorulara cevap aramak ve bulmak mecburiyetindeyiz. Okuyan, kitabı ve kütüphaneyi seven nesiller yetiştirmek, devlet ve milletçe üzerimize düşen en önemli vazifelerden biri sayılmalıdır. Bu hususta, Kültür ve Millî Eğitim Bakanlıkları’ nın birlikte hareketiyle hazırlanacak esaslı plan ve programlarla; başta öğretmenler olmak üzere, bütün kamu görevlilerinin, yetişkinlerin ve özellikle gençlerin kitap ve kütüphane konusunda eğitilmeleri, konunun ciddiyetini kavramaları son derece yerinde olacaktır. Kütüphanecilerimizin de, tam bir anlayış, hoşgörü, sabır ve fedakârlıkla okuyucu hizmetlerine koşmaları, bilhassa çocukların ve gençlerin isteklerine sabırla cevap vermeye çalışmaları, birtakım bürokratik işlemler yüzünden gelenleri kitap ve kütüphaneden soğutmamaları; memur ve hizmetlileri yetiştirmeleri son derece faydalı olacaktır.

KÜTÜPHANE HAFTASININ DAHA FAYDALI HİZMETLER SAĞLAMASI İÇİN BAZI ÖNERİLER
Bugüne kadar gösterilen ve bundan sonra daha şuurlu ve etkili gayretlerle; her yaş ve seviyedeki vatandaşlarımızın bilgili, kültürlü, işlerinde başarılı ve dolayısıyla mutlu; böylece kendine, çevresine, milletine ve yurduna faydalı olarak yetişmesine katkıda bulunma gücüne sahip olan kütüphanelerin, millet hayatındaki yeri ve önemi her geçen gün daha çok anlaşılacaktır. Bunun sağlanmasında ise kütüphane haftaları etkili olmaktadır.
Aşağıda belirtilecek tedbirlerle yeni hizmetlere vesile olunacaktır:

1) Üniversite ve Yüksekokul Kütüphaneleri ile orta dereceli okul kütüphanelerindeki potansiyelin harekete geçirilmesi zamanıdır.
2) Kütüphanelerimizi; bina, bütçe, koleksiyon, personel ve okuyucu / araştırmacı açısından yeniden gözden geçirmek, çalışmalarımızı plan ve prensiplere bağlamak, standartlar geliştirmek ve bunları gerekli kanunî dayanaklara oturtarak; çocuklarımız, gençlerimiz ve bütün vatandaşlarımızın özlem ve ihtiyaçlarına cevap verecek dinamik çalışmalar yapmak mecburiyetindeyiz. Bunun için devletimizin imkânları yanında, bütün vatandaşlarımızın mahallî idarelerimizin her zaman olduğu gibi bundan sonra daha da şuurlu ve etkili yardımlarına ihtiyaç vardır. Ezelî okuma ve kitap dâvâmızın; önce evden başlayarak, okulda, kütüphanelerimizde ve nerede olursak olalım bir hayat boyu el ele verip inançla ve inatla hep birlikte üstesinden gelmemizin şart olduğuna inanıyorum. Bu önemli mes’elenin çözümü, sadece devlet veya devletin kütüphanecileri ve kütüphane otoritelerinin işi değildir. Aksi hâlde, Atatürk’ün hasretle işaret ettiği çağdaş uygarlık seviyesini aşmamız, uzak hattâ hayâl görünüyor.
3) İnsanlarımızın niçin az okuduğu ve halk kütüphanelerinin yurt sathında daha etkili olabilmesi konusunda bir “politika dokümanı” oluşturulması 1987’de Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından planlanmıştı. Gelinen nokta araştırılmalıdır.
4) Türkiye’de kitap temel ihtiyaç maddelerinden değildir. Kitabın temel ihtiyaç maddelerinden biri sayılması, KDV gibi fiyatı arttırıcı unsurlardan kurtarılması gerekir. Satışı gitgide azalan yayınlardan alınan KDV’ nin, devlet bütçesine dişe dokunur bir katkı sağlayacağını düşünmek de güç. Öyleyse niçin okuma alışkanlığını teşvik gayretinin önüne bu engeli çıkarıyoruz? Kitap okuma alışkanlığını teşvik edecek en etkili desteklerden birinin de KDV’ siz yayın olacağını sanıyorum.
5) Okuma sevgisinin nasıl kazanılacağına dair ayrıntılı etütlere ihtiyaç vardır. Bu millete kitap sevgisi aşılanmalıdır.
6) Çağımızın kaçınılmaz ihtiyacı hâline gelen “bilgi toplumu” nun oluşturulmasında kütüphanelerin çok önemli fonksiyonları olacaktır. Onları bu işlevi gerçekleştirecek bir anlayış ve donanımla yeniden düzenlemek, onlara çağın ve teknolojinin gerektirdiği yeni kimliğini kazandırmak zorundayız.
7) Dünyanın en nadide yazma eserleri bizim kütüphanelerimizdedir. Bunları ciltleriyle birlikte tedavi etmek vazifemizdir. Süleymaniye Kütüphanemizde bu kitapları tedavi etmek için kurulan kitap patolojisi servisi görenleri hayrete düşürecek bir ustalıkla bu millî değerlerimizi tamir ediyor. Ama çalışan uzmanların sayıca azlığı yüzünden ihtiyacın hakkından gelinemediği de bir hakikattir. Yabancı araştırıcılar genellikle kütüphanelerimizdeki yazma eserlerinden istifadeye çalışmaktadırlar. Eski tarihli bir tespite göre, müzelerimizde ayrıca kıymet taşıyan 25.000 el yazması eser mevcuttur.
8) II. Dünya Savaşı’ndan sonra maddî hayata, geçime, tüketime yönelen insanlığı, daha yaratıcı hâle getirebilmek, daha müreffeh kılmak için dünya milletleri ile birlikte dimağı ve duyguyu zenginleştirmek, mide gibi beyin ve duygunun da isteklerini karşılamak gayemiz olmalıdır.
9) Ahmet Hamdi Tanpınar’ ın yıllar önce büyük bir acıyla ortaya koyduğu gerçekler, ne yazık ki bugün de karşımızda durmaktadır. Tanpınar: “Büyük okur-yazar kütle yerli muharririni okumuyor. Bu demektir ki, kendimizi beğenmiyoruz ve sevmiyoruz. Maalesef realitelerimizden en hazini budur. Diğer taraftan, henüz (Türkiye’de) modern ev teşekkül etmedi.(Türk evinde) kütüphane yok. Dışarıya çok bağlıyız…” diyor.
Aydınlığın kaynağında Doğu kültürü yanında Batı kültürü, mükemmel bir tarih şuuru, ciddî bir dikkat ve sanatkâr bir şahsiyet vardır.
10) Türkiye’yi kitap okuyan kültürlü insanlar diyarına dönüştürebilmek için hepimize görev düşüyor. Bu görev; okuma-yazma öğrenenlerin bu gayretlerini geliştirme imkânını kendilerine sağlamak, bunun için de her yerde kütüphaneler ve kitaplar bulundurmaktır. Kitaplar, kendilerinden istifade edenlerin, onları okuyanların çokluğu oranında değer kazanır ve milletlere faydalı olurlar. Maddî imkânları iyi olanların ülkemizin kütüphanesi olmayan yerlerine yardım ellerini uzatmaları gerekir.
11) “Osmanlıların hükümran oldukları Avrupa ülkelerinde kayıtlara geçmiş olan tarihî eserlerin sayısı 19 bini aşmaktadır. Fakat bu kadar eserden günümüze kalanların azlığı san’at sever ve şuurlu kimselerde, insanlık ve dünya kültürü hesabına üzüntü yaratır.” Bunların içinde kaç tane kütüphane olduğu meçhulümüz. Afrika ve Orta Doğu’ da hâkimiyetimiz altında kalan ülkelerdeki eserlerin envanteri bile çıkartılmamıştır. Bu görev ölülerin değil dirilerindir.
12) Milletlerin kalkınmasında, yetişmiş, bilgili, kültürlü, genç insan unsurunun önemi ve etkisi çok büyüktür.

Doğruluk, objektiflik, tarafsızlık, kontrol edilebilirlik ve açıklık gençlerin çalışmalarında başlıca ilkeleri olmalıdır. Gençliği çok iyi motive ederek yetiştirmeli ve ülke kalkınmasının dinamosu yapmalıyız.

*KÜTÜPHANELER HAFTASI KONUŞMA METNİ*

SEVGİLİ ARKADAŞLAR!
Mart ayının son pazartesi günü ile başlayan haftayı Kütüphaneler Haftası olarak kutluyoruz. Hafta süresince kitapların önemi, kütüphanelerin geliştirilmesi ve kütüphaneciliğin sorunları dile getirilir, kütüphanelerde uyulması gereken kurallar anlatılır.

İçindeki kitaplardan herkesin yararlandığı binalara kütüphane, kitapların korunması, sınıflandırılması ve okuyucuya kitap verilmesi gibi görevleri yapan memurlara da kütüphaneci denir. Eski çağlardan beri insanlığın hizmetinde olan kütüphaneler, her toplum için önemli olmuştur.

Hemen hemen her il ve ilçemizde kütüphane bulunur. Ülkemizdeki en büyük kütüphaneleri şöyle sıralayabiliriz. İstanbul’da Süleymaniye ve Beyazıt Kütüphaneleri, Ankara’da Milli Kütüphane, Millet Meclisi kütüphanesi ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi Kütüphanesi.

Ne yazık ki ülkemizde kütüphanelere gereken önem verilmemektedir. Günümüzün en yalnız, en buruk mekânlarıdır kütüphaneler. Kitabın pahalı olduğunu söyleyen insanların kitabın bedava olduğu kütüphanelere gitmediğini görüyoruz. Kitap okumayan bir toplum oluşumuzun cezasını elbet ki her alanda çekmektedir.

Sevgili arkadaşlar! Her tür kitabı bulabileceğimiz kütüphaneler biz okuyucularını beklemektedir. Okul ve sınıf kütüphaneleri kurmak için bu haftayı vesile kılıp hemen kolları sıvamalıyız. Bizlere ödünç kitap veren kütüphaneleri sık sık ziyaret etmeli ve her şeyden önemlisi haftada en az birkaç kitap okumalıyız.

Kütüphaneye girerken ayaklarımızı paspasa silmeli, paltolarımızı vestiyere bırakmalıyız. Görevli memur istemeden kimliğimizi vermeliyiz. Nasıl kitap okuyacağımızı bilmiyorsak görevli memurdan yardım istemeliyiz. Okuma salonunda konuşmamalı, sayfaları sessiz çevirmeli ve sessiz yürümeliyiz. Okuduğumuz ve ödünç aldığımız kitaplardan başka insanlarında yararlanacağını unutmadan, onları iyi korumalıyız.

Hepinize kitap ve kütüphaneli bir yaşam diliyorum.

*KÜTÜPHANELER HAFTASI OKUMA PARÇASI*

OKUMA KİTAPLARIM

Bu yazıda ünlü ozanlarımızdan Z. Osman Saba kitapları hakkında duygu ve düşüncelerini anlatıyor.

Sevgili okuma kitaplarım. O kitaplar aylara bölünmüştü. Kış aylarına düşen parçalarda kış resimleri vardı. Sonra, o resimler gittikçe değişirdi. Dallar, yavaş yavaş tomurcuklanır, ağaçlar çiçek açardı. Paltolu çocuklar, paltolarını çıkarmaya başlardı. O resimler böylelikle, bizlere de tatilin yaklaşmakta olduğunu hatırlatırdı.

Bazen kitapların son sayfasını açardım. Orada bir kelebek veya çiçekli dala konmuş bir kuş resmine dalar giderdim. Bu sayfalara ne zaman gelece­ğiz? Bu sayfaları okuyacağımız günlere ne zaman kavuşacağız, diye düşünür dururdum. Oysa daha okulda yılın yarısına bile ulaşmamıştık. Sınıfımızın camlarını sert yağmurlu kış rüzgârları sarsıyordu. Böyleyken ben kitaplardaki o resimlere baktıkça yaz tatilinin hayallerine kapılmaktan kendimi alamazdım.

Neler düşünürdüm neler… Sınavların başlayacağı günleri düşlerdim. Okuma dersinden hiç korkulur mu? Güzel bir Mayıs günü, sınav odasına girecektim. Öğretmenim beni güler yüzle karşılayacaktı. Önüme çıkan parça­yı okuyacaktım. Ben okurken dışardan kuşlar ötüşecek yeni yapraklanmış ağaçların sallandıkları görünecekti.

Bahar yemişlerini satan satıcıların sesleri, çağrışmaları duyulacaktı. Öğretmenlerim okuduğum parça ile ilgili sorular soracaklar, ben hemen cevapları verecektim. Sonra «yeter» diyecekler, sınav odasından uçar gibi çıkacaktım. Okuma kitaplarındaki son parçalara baktıkça bunları düşünür­düm.
Dost okuma kitaplarım. Onlarda neler yoktu? Kısa pantolonları diz kapakları örtecek şekilde biraz geçen saçları düzgünce taranmış güler yüzlü çocuk resimleri vardı. O kitaplarda temiz giyimli köylüler, babalar, analar vardı. Bu insanların güzel resimleriyle doluydu, okuma kitaplarım. Bu resimlerdeki insanlar güzel bir dünyanın insanlarıydı. Kötülük bilmezlerdi, iyilik­ten başka bir şey düşünmezlerdi.

«Bizim gibi olun, iyilikten başka bir şey düşünmeyin» derdi.

Bu unutamadığım eski okuma kitaplarından bugün bir tanesi bile yok. Onların şimdi hayalimdeki yapraklarım çevirirken yine de onları eskitmemek istiyorum. Onlardan ezberimde kalan parçaları yer yer okuyorum. Bu yüzden yangında yanmış kitaplar gibi sayfaların çoğu eksik.

Sevgili dost okuma kitaplarım, sizleri zamanla bu kadar özleyeceğimi hiç bilmezdim. Böyle olacağını bilseydim, birkaçınızı olsun öbür kitaplarımın yanında saklamaz olur muydum?

Ziya Osman SABA

*KÜTÜPHANE HAFTASI GÜZEL SÖZLER*
* Bilgin unutmuş, kitap unutmamış.
* Günümüzün gerçek üniversitesi zengin kütüphanelerdir.
* Parayı kasa, bilgileri kütüphane saklar.
* Hiçbir gemi, bizi bir kitap kadar uzaklara götüremez.
* Kitapsız yaşamak, kör, sağır, dilsiz yaşamaktır.
* İnsanlar ölür, kitaplar ölmez.
* Kitaplar hiç aldatmayan dostlarımızdır.
* Kitap aklın ilacıdır.
* Kitabı dolaba değil, kafana koy.
* Uygarlık yapısının temeli kitaptır.
* Bir okul için her şeyi yaptığınızı düşünebilirsiniz. Eğer okulunuzun kütüphanesi yoksa hiçbir şey yapmış sayılmazsınız.
* Bilen unutur, kitaplar unutmaz.
* En eski kitaplar bile onları okumamış kişiler için yenidir.
* Hiçbir eğlence okumak gibi ucuz, hiçbir zevk de okumak kadar kalıcı olamaz.
* Beden eğitimi vücut için ne ise, okumakta beyin için odur.
* Bir insanın değeri okuduğu kitaplara eşittir.
* Okumak gıdadır. Okuyan insan, bilen insandır. (Victor Hugo)
* İyi kullanılan bir kütüphane, bütün dünyaya yol gösteren kişileri emriniz altında bulundurur. (J.K. Bangs)
* Bugünün gerçek üniversitesi, kütüphanelerdir. (T. Carlyle)
* Okumayı hiç bir hazineye değişmem. (E. Giban)
* Okuduğumuz kitap, bir yumruk gibi bizi uyandırmıyorsa ne işe yarar. (Franz Kafka)
* Kitap en iyi dosttur.
* Kitaplar dostlara benzer, seçkin olmalıdırlar. (Arap Atasözü)
* Kütüphaneler kültür evleridir.

*KÜTÜPHANE HAFTASI ŞİİRLERİ*

KÜTÜPHANE

Bir yapıya konmayan taşları ben taş saymam
Kitaba eğilmeyen başları ben baş saymam
Okumadan yazmadan geçen ömrü yaş saymam.

Çok okuyan çok bilir yarını parlak olur
Okuyanın yarını alnı gibi ak olur.

Kitaplar geleceğin ışıklı bir yoludur
Kitaplar yükselişin kanadıdır koludur
Evrenden habersizdir kitapsız kalan insan.

Çok okuyan çok bilir yarını parlak olur
Okuyanın yarını alnı gibi ak olur.

Çölde kalan yolcular bulutlara tas tutar
Bilimle beslenmeyen inanışlar pas tutar
Yavrusu okumayan uluslar yas tutar.

Çok okuyan çok bilir yarını parlak olur
Okuyanın yarını alnı gibi ak olur.

Hasan TURAN

KİTAP SEVGİSİ

Benim ufak bir odam var,
Dinleniyor orda başım.
İçindeki şu kitaplar,
En sevgili arkadaşım.

Beni, bana veren odur,
Gerçek yolum ondan başlar;
Bin bir çiçek veren odur,
Onunla dost, büyük başlar.

Kitap ruhun kaynağıdır,
Bu kaynaktan iç arkadaş;
Kitap ilmin uğrağıdır,
Ektiğini biç arkadaş.

Uzun sözün kısası bu,
Öğütlerim değil kuru,
Boş değirmen, kitapsız ev,
Kitabı sev, kitabı sev!

Rıfat Necdet Evrimer

KİTAP

Okumayı, yazmayı,
Gördüm, öğrendim senden,
Büyükleri saymayı,
Yine öğrendim senden.

Bende bilgi, görgü var,
Sende bütün gerçekler,
Sayfalarını açar,
Okurum birer birer.

Doğruluk ve güzellik
Senin yolun insana,
Bize sensin üstelik
Öğretmen, ana, baba.

Seni temiz tutarım,
Kirletmem hiçbir zaman,
Esirgerim, okşarım,
Usanmam okumaktan.

İ.Hakkı Talas

KÜTÜPHANE

Candan özge candır bana
Kitaplar dostluktan yana
Yol gösterir tüm cihana
Kütüphane dünyam benim

Ana sevgisinden sıcak
İnsanlığa açar kucak
Raflarında binbir çiçek
Kütüphane yuvam benim

Dört tarafı inci,mercan
Her sayfada bir heyecan
Ruhumuza can verir can
Kütüphane deryam benim

Kitaplara eyle nazar
Cahil mezarını kazar
Her satırda sevgi yazar
Kütüphane aynam benim

Kulak ver Hakk’ın sesine
Gitme nefsin hevesine
Çık âlim mertebesine
Kütüphane kal’am benim

Hikâyede çatık kaşlar
Romanda dökülür yaşlar
Hayat kitaplarla başlar
Kütüphane sılam benim

Yaşatırsın yücelerde
Gurur kalmaz nicelerde
Yol alırım hecelerde
Kütüphane sevdam benim

Mustafa Nihat Malkoç

Mustafa Uyar administrator

www.reformturk.com, www.esarpyapma.com

You must be logged in to post a comment